BBC’de görevli 107 çalışan, Genel Müdür Tim Davie ve İcra Kurulu Başkanı Deborah Turness’e hitaben açık bir mektup kaleme aldılar. 4 Temmuz’da yayımlanan mektupta, kurumun İsrail-Filistin savaşına ilişkin habercilik anlayışı ve editoryal kararları sert bir dille eleştirildi. Mektupta, “BBC’nin haberlerinde Filistinlilerin yaşadığı gerçekliğin sistematik olarak bastırıldığı, İsrail hükümeti ve ordusu lehine bir propaganda çizgisi izlendiği” ifade edildi.
BBC'nin editoryal kararlarının kamu yararını değil, politik gündemleri öncelediğini belirten çalışanlar, “Kararların, izleyicilerin ihtiyaçlarını karşılamak yerine siyasi bir gündeme uymak amacıyla alındığı sonucuna varmak zorunda kaldık” dediler. BBC’nin “tarafsızlık” ilkesi adı altında Filistin karşıtı bir tutumu sistematikleştirdiği belirtilen metinde, kurumun yayın politikalarının artık gerçeklikle bağdaşmadığına dikkat çekildi.
“BBC’nin İsrail lehine PR faaliyeti yürüttüğü hissi yaygınlaştı”
Mektupta, özellikle BBC’nin “Gazze: Ateş altındaki sağlıkçılar” belgeselini yayınlamama kararı, “sansür” olarak nitelenerek ağır bir şekilde eleştirildi. Belgeselin, BBC’nin kendi editoryal kılavuzlarına uygun olmasına rağmen yayınlanmaması, kurum yönetiminin siyasi baskılar doğrultusunda hareket ettiğinin kanıtı olarak sunuldu. Belgeselin engellenmesinin, “İsrail hükümetine eleştirel yaklaşan bir yayıncı gibi algılanmaktan korkan bir kurum” tablosunu ortaya koyduğu belirtildi.
Mektupta şu ifadeler yer aldı:
“BBC’nin İsrail hükümeti ve ordusu için PR yaptığı çok sık hissedildi. Bu, BBC’deki herkes için büyük bir utanç ve endişe kaynağı olmalı.”
“BBC’den taraf olmalarını istemiyoruz. Haberleri şeffaf bir şekilde ve bağlamıyla birlikte sunmamıza izin verilmesini talep ediyoruz.”
“Anti-Filistinci ırkçılık haberciliği şekillendiriyor”
Açık mektupta, BBC'nin Filistin'e dair haber yapmaktan bilinçli bir şekilde kaçındığı, Birleşik Krallık hükümetinin İsrail'e verdiği destek, silah satışları ve bu politikaların yasal sonuçlarına dair yayın yapmadığı vurgulandı. Kurumun bu tercihlerinin tesadüfi değil, ideolojik bir çizginin sonucu olduğu belirtildi. Özellikle BBC Yönetim Kurulu üyesi Sir Robbie Gibb’in İsrail yanlısı duruşuna dikkat çekilen mektupta, bu kişinin editoryal süreçler üzerindeki etkisinin, kurum içindeki çıkar çatışmalarını büyüttüğü vurgulandı. Gibb’in, geçmişte Filistin karşıtı içerikler paylaşmış bir isim olmasına rağmen hâlâ karar mekanizmalarında bulunmasının, BBC'nin “tarafsızlık” iddiasını boşa düşürdüğü belirtildi.
“BBC’nin bu alandaki haberciliği anti-Filistinci ırkçılıkla şekillenmektedir. Haber standartları tutarsız biçimde uygulanmakta, bazı gazeteciler sosyal medya paylaşımları nedeniyle baskıya uğrarken, İsrail yanlısı isimler karar verici koltuklarda tutulmaktadır.”
“Gerçekliğin üstü örtülüyor ama kamuoyu gerçeğin farkında”
BBC çalışanları, Gazze’deki savaşın insani boyutunu haberleştirmede kurumun yetersiz kaldığını, sahadaki gerçeklik ile BBC’nin sunduğu haber çerçevesi arasında büyük bir kopukluk yaşandığını dile getirdi. İsrail'in Filistin halkına yönelik saldırılarının boyutunun artık kamuoyunda daha fazla fark edildiğine vurgu yapan çalışanlar, BBC’nin bu gerçekliği yansıtmadaki isteksizliğinin izleyiciyle arasındaki güven bağını zedelediğini ifade etti.
Mektupta ayrıca, BBC yönetiminin tutumunun yalnızca çalışanlar nezdinde değil, seyirci ve medya profesyonelleri açısından da ciddi bir güvensizlik yarattığı belirtilerek şu çağrı yapıldı:
“BBC’yi izleyicilerimiz için daha iyisini yapmaya, tarafsızlık, dürüstlük ve korkusuz, ayrıcalıksız habercilik değerlerine yeniden bağlılık göstermeye çağırıyoruz.”
Sanatçılar ve medya emekçilerinden destek
BBC çalışanlarının yayımladığı açık mektup, kamuoyunda da yankı uyandırdı. Aralarında Miriam Margolyes, Charles Dance ve Mike Leigh gibi tanınmış isimlerin de bulunduğu çok sayıda sanatçı, gazeteci ve yazar, mektuba imzalarıyla destek verdi.
BBC yönetimi, çalışanlarının bu açık çıkışı karşısında henüz bir açıklama yapmış değil. Ancak mektubun hem kurum içindeki huzursuzluğu hem de geniş kamuoyundaki memnuniyetsizliği gözler önüne serdiği açık. BBC çalışanlarının bu çıkışı, emperyalist medya tekellerinin gerçekleri nasıl çarpıttığını bir kez daha ortaya koyarken, “basın özgürlüğü” ve “habercilik etiği” gibi kavramların emperyalist medya tekelleri tarafından pervasızca ayaklar altına alındığını da gözler önüne sermiştir.