Delilsiz dava, cezasız suç-Ayça Söylemez

Hayata Dönüş Operasyonu ile ilgili yazıyorum. Çünkü operasyonla ilgili son dava da nihayete erdi, şaşırtmayan biçimde zamanaşımı kararıyla. Mahkeme dedi ki, köprünün altından çok sular aktı, artık bu konuyu kapatalım. Kapatamayız.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 26 Kasım 2025
  • saat-icon
  • 18:00

Bir kez ve belki de son kez daha, Hayata Dönüş Operasyonu ile ilgili yazıyorum. Çünkü operasyonla ilgili son dava da nihayete erdi, şaşırtmayan biçimde zamanaşımı kararıyla. Mahkeme dedi ki, köprünün altından çok sular aktı, artık bu konuyu kapatalım.

Kapatamayız.

Burada dosyadaki ve operasyondaki hukuksuzlukların tümünü yazmaya yerim yok, ancak bir kitapla toparlanabilir. Fazlasını merak edenler için, Avukat Güçlü Sevimli’nin “Hayata Dönüş Operasyonu, Koğuştan Hücrelere” kitabını öneririm.

Bugün sadece maddi, elle tutulur, her dosyada olması gereken “basit” delillerin nasıl yok edildiğini yazacağım. Davanın en skandal bilgilerinden birini…

***

Şöyle ki, “operasyon sırasında kullanılan silahların ve kullanılan yöntemlerin tespiti açısından ele geçen giysi ve diğer eşyaların incelenmesi talebi emanetteki eşyaların kaybolması nedeniyle yapılamamıştır.”

Müdahil avukatların mahkemeye sunduğu son beyanında, durum böyle özetlendi. Detaylar şöyle:

Operasyonun ardından, 12 kişinin hayatını kaybettiği Bayrampaşa Cezaevindeki harabeye dönen C koğuşundan da otopsi incelemelerinden de bazı deliller toplandı. Deliller adli emanet makbuzuna yazılarak tutanak altına alındı. Bu deliller içerisinde mermi çekirdekleri, yanık haldeki giysiler ve tutukluların yine yanmış haldeki tabak, havlu gibi eşyaları vardı. Ayrıca, öldürülen tutukluların cesetlerinden çıkarılan mermi parçaları da Adli Tıp Kurumu Başkanlığından, adli emanete iletilen mühürlü zarfların içerisindeydi. Makbuza göre, operasyon sırasında el konularak Adli Emanetin 2001/151 sayısına kaydedilen 8 adet çuval eşya vardı.

Yani, deliller güvendeydi.

Bu deliller ile yanarak ölen 6 kadının hangi maddeyle yandığı ve kurşun yaralanmasıyla hayatını kaybedenlerin hangi askerin silahından çıkan kurşunla öldüğü, dolayısıyla faillerin kimler olduğu tespit edilebilirdi.

Edilemedi.

Makbuzun içeriğinin 2012 yılında mahkemeye gönderilmesinin ardından müdahil avukatlar “eşyalar içinde yer alan operasyonda kullanılan silahlardan hareketle, operasyonun yapılış şekli, ölüm ve yaralanmaların nasıl oluştuğu, kullanılan silahların kime ait olduğunun tespiti konusunda çok önemli veriler elde edilmesine olanak vereceğinden, kayıtlı eşyaların mahkemeye getirtilerek naip hakim huzurunda incelenmesini” talep etti. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi de 12 Şubat 2014 tarihli duruşmadaki ara kararıyla talepleri kabul edip naip hakim görevlendirdi.

Sonraki celse, mahkemeye yanıt geldi: Eşyalar da emanet makbuzu da kaybolmuştu.

***

Yargılamanın asli delillerinin yok olmasına dair süreç böyle. Neden sorusunun cevabı ise daha açık: Faillerin eylemlerinin detaylarının ve mağdurların tam olarak ne yaşadığının kesin olarak tespit edilmesinin önüne geçilmiş oldu.

Konu yerel mahkemede kapandı dedik ama dosyanın henüz istinaf, Yargıtay aşamaları ve belki AYM’ye kadar yolu var. Daha da önemlisi, bu katliam, toplumsal hafızada kapanmayan her olayla aynı akıbeti paylaşıyor: Memlekette faili belli olup da meçhul kalan her suçta olduğu gibi, tetiği çekenler bir yana emri verenleri biliyoruz.

BirGün / 26.11.25