Gerici faşist iktidarın baskı ve zorbalığı daha da tırmandırdığı bir süreçten geçiyoruz. Yoksulluk ve sefalete mahkûm edilen işçilerin eylemleri, direnişleri zorla bastırılıyor, grevler yasaklanıyor. Demokratik hak ve özgürlüklerini savunan toplumsal muhalefet üzerinden gözaltı, tutuklama sopası eksik edilmiyor. Bu zorbalık bir dönemdir de düzen muhalefetinin temsilcisi CHP’yi hedef almış durumda.
CHP’nin yerel yönetimlerde elde ettiği başarının ardından düzen muhalefetine dönük baskılar artırıldı. 19 Mart’tan bu yana CHP’li belediyelere dönük yapılan operasyonların son halkası olarak CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atandı. Böylelikle tek adam rejimiyle parlamentonun işlevsizleştirilmesinin ardından genel oy hakkı anlamsızlaştırılmaya, seçme-seçilme hakkı gasp edilmeye çalışılıyor.
Son günlerde yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, gerici faşist rejimin baskı ve zorbalığı tırmandırmak dışında bir seçeneği yok. 23 yıllık yönetimi boyunca tepeden tırnağa çürüyen ve çürüdükçe toplumu da çürüten rejimin bu denli pervasızlaşmasının gerisinde her geçen gün derinleşen ekonomik kriz ve bununla bağlantılı siyasal kriz yatıyor. Bu tablo içinde bugüne kadar bin bir yolla elinde tuttuğu seçme desteğini ve toplumsal meşruiyetini de kaybeden rejim tek çıkış yolunu baskı ve zorbalığı tırmandırmakta görüyor. Böylelikle ayakta kalmaya, baskıcı otoriter rejimin inşasını tamamlamaya çalışıyor.
Bir yandan ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşirken, öte yandan baskı ve zorbalık alabildiğine tırmanırken, gelinen yerde asıl sorulması gereken soru şudur: İşçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin yaşamlarını ve geleceğini cendere içine alan, toplumu büyük bir buhrana sürükleyen bu boğucu atmosferden nasıl çıkılacak?
İşçilere ve emekçilere düşmanlıkta sınır tanımayan, emeğin sorunsuzca sömürüsü için sermaye sınıfına her türlü imkânı sunan ve gelinen yerde zorbalıkta da sınırları aşarak burjuva düzenin temel işleyiş mekanizmalarını yok sayan AKP iktidarını “sandıkta” göndermek olanaklı görünmüyor. Hali hazırda AKP iktidarı karşısında en güçlü odak olarak gözüken CHP’nin muhalefetini güçlendirerek ise hiç değil... Zira CHP de tarihsel misyonuyla bu düzenin has partilerinden biridir. CHP’nin bu sömürü düzeniyle esastan bir sorunu yoktur. Geniş işçi ve emekçi kitlelerin gerçek sorunları karşısında suskunluğu da buradan gelmektedir. CHP başta parlamenter sistemin ortadan kaldırılmasına ve kendisine de yönelen baskı ve zorbalık düzenine karşı çıkmaktadır. Ama asıl olarak o da emperyalist güçlere ve sermaye sınıfına güven vermeden varlık gösteremeyeceğinin bilinciyle hareket etmektedir.
Gerici-faşist rejimin saldırılarını dizginlemenin ve çöküşünü hızlandırmanın yegane yolu işçi ve emekçilerin fiili meşru mücadelesinden geçmektedir. Zira gerici rejimin temel hedefi ekonomik krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmek, onları örgütsüz ve savunmasız bırakarak burjuva sınıf iktidarını güvenceye almaktır.
Baskı ve zorbalıkla ayakta tutulmak istenen sömürü düzenine yanıtı işçi sınıfı verecektir. Elbette fiili meşru mücadelenin yolunu tutarak, birleşik örgütlü bir güç olarak siyasal mücadele alanına çıkarak bunu başarabilecektir. Saldırıları püskürtmenin, toplum üzerine karabasan gibi çöken gericiliği alt etmenin, boğucu atmosferi dağıtmanın başka bir yolu yoktur.
Emeğin Kurtuluşu’nun 64. sayısından alınmıştır…