“Kara para rejimi” yandaşlara da çökmeye başladı

Dinci-faşist rejim ve yandaş holdingler ele geçirdikleri devasa servetleri paylaşmak için birbiriyle kapışırken, bu zenginliği üreten on milyonlarca işçi ve emekçi açlık sınırının altında bir yaşama mahkum ediliyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Eylül 2025
  • saat-icon
  • 18:30

Mafyatik Saray rejimi, geçtiğimiz günlerde Can Holding Grubu’na el koydu. Holdinge kayyım atandı, bünyesinde bulunan 121 şirketin üstüne çöküldü. Operasyon, rejimin bir aparatına çevrilen yargı ile devletin kolluk kuvvetleri tarafından yürütüldü. Soruşturma dosyasında kara para aklamaktan kaçakçılığa, yolsuzluktan rüşvete uzun bir suç listesi var.

Bu olay, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Saray rejimi için tam bir skandallar dizisidir. Bünyesinde Haber Türk, Show TV gibi yandaş medya şirketlerini de barındıran Can Holding, AKP-MHP rejiminin açtığı alanda palazlanmış, kara para aklamak için 121 şirket satın almıştır.

Can Holding, rejimin düzlediği alanda Tayyip Erdoğan’a yakın kişiler tarafından kuruldu. Bu kişilerin hem AKP şefleri hem Saray’ın başdanışmanlarından birçoğu ile de “sıkı fıkı” ilişkileri vardı. Yani rejim, “yürü ya kulum” diyerek önünü açtığı bir holdinge el koydu. Saraya yaslanarak topladığı kara paranın bir kısmını aklamak için 121 şirket satın alan holding, “ihanete” uğramış, kara para ve kaçakçılıktan biriktirdiği dev serveti dinci-faşist rejime kaptırmıştır.

Böyle rejime böyle holding

Can Holding’in kurucusu ve birkaç gün öncesine kadar ki sahipleri kaçakçılık, yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama gibi icraatlarla anılan kişiler. “Marifetleri” pek çok kez medyaya yansımış, neyle iştigal ettikleri bilinen, kimi zaman soruşturmalara uğrayan bu kişiler, Saray rejimi nezdinde hep “itibarlı” sayıldı.

Her tür pis işle anılan holding patronları, rejimin “saygın kişiler” listesindeki yerlerini son ana kadar korudu. Ne yaptıklarını devletin tepesindekiler de istihbarat da yargı aparatı da en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Tam da bu “marifetlerinden” dolayı rejim için kıymetliydiler. Zira bunlarda bol miktarda “kara” ama “sıcak para” vardı. Rejimin ihtiyaç duyduğu da budur. Saray rejimi “varlık barışı” için yasa çıkararak, “kara paranızı piyasaya sürerek aklayın” diye çağrı yaptı. Can Holding’in sahipleri bu çağrıya coşkuyla yanıt verdiler. Bundan dolayı büyük takdir topladılar.

Holding sahipleri 2021 yılında 88 milyar liralık yatarım yapmışlar. Yani kara para ile “milli ekonomiye” büyük katkılarda bulundular. Zaten Erdoğan-Bahçeli ikilisi ve müritlerinin istediği de buydu. Sıcak para gelsin de kaynağının bir önemi yok. “Paranın kaynağını sorumuyoruz. Yeter ki piyasaya sıcak para sürün” politikasını esas alan rejimin bu tutumu, doğal olarak “dünyanın bütün mafya şefleri, çete başları ve kara para aklayıcıları Türkiye’ye buyursun!” çağrısı olarak algılandı. Nitekim birçok mafya şefi “sıcak para” dolu valizlerle Türkiye’nin yolunu tuttu. “Yerli/milli” olduğu kadar pek de “misafirperver” olan AKP-MHP rejimi, mafya şeflerini “sıcak” karşıladı, onlara vatandaşlık verdi, gayrı-menkuller, yatlar-katlar satın almaları için gerekli önlemleri aldı. Elbette onlara kimse bu “bu parayı nereden buldunuz” diye sorarak “kıymetli misafirlerin” huzurunu bozmadı. Bu icraatlarla Türkiye, “mafya cenneti” haline getirildi.

Saray rejiminin açtığı alanda top çeviren Can Holding sahiplerinin kara para ile 121 şirket satın almaları hiç de şaşırtıcı değil. Böyle bir rejime yakışan da Can Holdingi ve onun gibileridir.

Sarayda mevki ve parsa kavgaları

İlk büyük rant ve mevki kavgası AKP ile Fethullah Gülen Cemaati arasında patlak vermişti. Gülencilerin çatışmada kaybetmesi, tüm yiyici-düşkün takımının AKP’ye doluşmasını sağladı. O hesaplaşmadan sonra herkes Erdoğan’a biat etti. Zira mevki elde etmenin de ranttan, rüşvetten, haraçtan, kara paradan pay almanın da ilk koşulu “Erdoğancı” olmaktı. Ancak paylaşılan parsaların büyüklüğü biatçı takım arasındaki kavgaları kaçınılmaz kılıyor. Kokuşmuş mafyatik sistemdeki her parsa kavgası “Erdoğancılar” arasında cereyan ediyor.

Bir kara para düzeninde kim güçlüyse diğerini tasfiye etmek için harekete geçer. Saray’dan daha çok destek alanlar, diğerlerine saldırır, kara para ile biriktirdikleri servetlerine el koyar. Görünen o ki, o kulvarda arkası güçlü olmayanın ayakta kalması zor. Can Holding olayında da tarafların birbirlerine kılıç çektiği, operasyonu engellemek için hem Saray’daki başdanışmanların hem bazı AKP şeflerinin devreye girdiği, ancak “çökme” operasyonunu önlemeye güçlerinin yetmediği söyleniyor.

Örneğin AKP’li isimlerden Şamil Tayyar, Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum’u doğrudan hedef aldı. Sarayın “Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili” olan Uçum için “yargının tanrısı” sıfatını kullanan Tayyar, “Operasyonu önlemek için kendini paralayan çok kişi oldu. Ama güçleri yetmedi…” mesajını sosyal medya hesabından paylaştı.

Tayyar’ın hedef aldığı Uçum’un yanısıra bazı AKP yöneticilerinin de Can Holding’i kurtarmak için çaba harcadığı ancak buna güçlerinin yetmediği ifade ediliyor. Saray “çökme” operasyonu için yeşil ışık yakınca, yandaş holdingin ipi çekildi. Sadece basına yansıyan bilgilere bakıldığında bile, Can Holding’i korumak isteyenler ile üstüne çökmek için çaba harcayanlar arasında kıran kırana bir çatışmanın yaşandığı görülebilir. Bu arada operasyonun Jandarma tarafından yapılması da dikkat çekti. Bu ise, holding patronlarının polis içinde güçlü bağlara sahip olmalarıyla izah ediliyor.

Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlarından bazıları ile bir takım AKP yöneticilerinin Can Holding’den avantalarını almalarını diğerleri çekememiş olmalı. Saray ve AKP’deki tüm yiyici takımına (kara paradan beslense bile) bir holdingin para yetiştirmesi kolay değil. Böyle olunca da payını alamayanlar, zaten bilinen kaçakçılık, yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet gibi icraatları dayanak yapıp operasyon çekiyorlar.

AKP-MHP rejimi, “para getirin kaynağını sormuyoruz. Yeter ki sıcak para sürün piyasaya” diyor. Çağrıya karşılık verilerek kara para getiriliyor. Şirketler kuruluyor, para dolaşıma giriyor, rejimin ihtiyaç duyduğu nakit paranın en azından bir kısmı karşılanıyor. Sonra günü gelince bu şirketlere çöküyorlar. Ortada dolaşan iddialara göre, üstüne çökme operasyonları devam edecek.

AKP-MHP rejimi etrafındaki holding ve şirketlerin kirli işler içine batmayanı yoktur. Dolayısıyla istedikleri holdinge çökmek için ellerinde tonla veri var. Ancak bu çökme vakalarının düzeni kir ve irinden temizlemekle bir ilgisi yoktur.

Dinci-faşist rejim ve yandaş holdingler ele geçirdikleri devasa servetleri paylaşmak için birbiriyle kapışırken, bu zenginliği üreten on milyonlarca işçi ve emekçi açlık sınırının altında bir yaşama mahkum ediliyor. Bu kara para düzenini yıkmak, onu kurup ondan beslenenlerin işi değildir elbet. Bunu ancak Saray rejimine ve onun kara para düzenine karşı örgütlü mücadeleyi yükselten emekçiler başarabilir.