İktidar temsilcileri 2026-2028 Orta Vadeli Program’ı (OVP) açıkladı. Açıklanan programın 2025-2027 OVP’den esası yönünden belirgin bir farkı olmadığını söyleyebiliriz.
Açıklanan program sermayeye yeni teşvikler, ucuz işgücü, başta İşsizlik Sigortası Fonu olmak üzere çeşitli fonların yağmalanması, KİT’lerin özelleştirilmesi gibi hedefler içeriyor. İşçi ve emekçilere dönük pandemi döneminde boyutlanan ve sonrasında devam eden azgın saldırıların sürdürüleceği bir kere daha ilan edilmiş oldu.
Bütçede artış öngörülüyor!
OVP’de, bütçe gelirlerinde artış sağlanacağı söyleniyor. Bu artışın temel kaynaklarının ise vergiler ve özelleştirmeler olması öngörülüyor. “Vergide adaletin sağlanması” adı altında sermayeye yeni teşvik ve vergi muafiyetleri sunulurken, işçi ve emekçilerin sırtına ek vergiler yüklemek yeni OVP’nin temel hedeflerinden birini oluşturuyor. Buradan anlıyoruz ki işçi ve emekçilerden gelir vergisi adı altında kesilen doğrudan vergi oranları aşağı çekilmeyecek. Aksine 2. ve 3. vergi dilimine girme süreleri kısaltılacak. Temel tüketim ürünlerinden alınan dolaylı vergiler ise artacak. Ayrıca küçük esnaflar da yüksek vergiler ödemekle karşı karşıya kalacak.
Bütçe artışında esas kalemlerden bir diğerini ise kapsamı genişletilecek olan özelleştirme saldırısı oluşturuyor. Rejim, köprü ve otoyolların satışına hazırlanıyor. Bu saldırı, sağlık ve eğitimde kamusal alanın daraltılmasını, özel sektörün payının artırılmasını da kapsıyor. Özelleştirme ile kalan KİT’lerin elden çıkarılması, kamusal hizmetlerin kısıtlanması ve kaynakların sermayeye peşkeş çekilmesi hedefleniyor. 2026-2028 programı, bu yönüyle son yılların en kapsamlı özelleştirme saldırısının kapıda olduğunun da ilanıdır aynı zamanda.
Sosyal güvenlik sistemi adım adım kaldırılıyor!
2024-2028 yılını kapsayan 12. Kalkınma Planı’nda, sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesini öngören çeşitli hedefler yer alıyor. Bu plana göre oluşturulan OVP’de seçilen hedeflerden biri sosyal güvenlik sistemidir. Rejim, hali hazırda güdük ve sınırlı olan sosyal güvenlik sitemini tümden tasfiye etmeye hazırlanmaktadır. Bu saldırının yeni programdaki adı ise “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” (TES).
Öte yandan “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” ile işçi ve emekçilerden yasayla belirlenen oranda bir kesinti daha yapılacak. Yapılan kesintiler oluşturulan fonlarda biriktirilerek, emeklilik döneminde maaşı “tamamlayıcı kaynak” olarak işçi ve emekçilere sunulacak. Bu sisteme katılım zorunlu olduğu gibi sistemden çıkma hakkı da tanınmayacak. BES uygulamasının da yeni düzenlemelerle katılımı artıracak şekilde sürdürüleceği ifade ediliyor.
Sosyal güvenlik sistemini güçlendirmek bir yana zayıflatacak olan bu tür uygulamalar, İşsizlik Sigortası Fonu’nda olduğu gibi, fonlarda biriken paraların sermayeye peşkeş çekileceğini ve iktidarın keyfi tasarrufuna sunulacağını gösteriyor.
Esnek çalışma ve çocuk işçiliğin kapsamı genişletilecek!
Programda bir kere daha esnek çalışma ve çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılacağına dair özel vurgular yer alıyor. “Eve ek gelir sağlayan kişi” kategorisine yerleştirilen kadınların emeğinin ucuz işgücü olarak sömürüsünün artırılacağına dair ifadelere programın satır aralarında rastlamak mümkün. Çocuk işçiliğinin kapsamının genişletileceği ve çocuk emeğinin sermayeye altın tepside sunulacağı ise, aşağıdaki türden süslü sözlerle ifade ediliyor:
“Mesleki ve teknik eğitim müfredatı özel sektörle iş birliği içerisinde güncellenecek, staj ve işbaşı eğitimi programlarının yaygınlaştırılmasını sağlayacak şekilde yönetim ve finansman konuları da dahil özel sektör katılımı artırılacaktır.
Atıl işgücünün kalıcı bir şekilde azaltılması amacıyla erken yaşlardan itibaren üretim kültürünü aşılayarak çalışma hayatına hazırlayan işgücüne katılımı teşvik eden programlar hayata geçirilecektir.
Çalışmanın fazileti ve üretmenin toplumsal değeri, örgün eğitim sürecinin başlangıcından itibaren müfredata yansıtılacaktır.”
Programda sık sık dile getirilen bu ifadelerin, sermayenin talepleri doğrultusunda çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılmasına dayanak yapıldığını AKP-MHP rejiminin önceki icraatlarından da biliyoruz. Bugün pervasızca sürdürülen çocuk emeği sömürüsünün kapsamının genişletilmesini hedefleyen 2026-2028 OVP, sermayenin ve iktidarın ülkeyi ucuz iş gücü cennetine dönüştürme hedefi doğrultusunda çocuk işçiliğe biçilen misyonu daha açık tanımlıyor.
Sahte verilerle milyonlara sefalet dayatılacak!
Sermaye iktidarı hoyratça saldırılarıyla krizin faturasını işçi ve emekçilere kesiyor. 2026-2028 OVP ile bu saldırıların artarak sürdürüleceği ise açık. Programda 2025 yılı enflasyon hedefi %28,5 olarak ifade ediliyor. Bu rakam gerçek enflasyon oranından fazlasıyla uzak. Bırakalım gerçek enflasyon oranını TÜİK’in sahte verilerine göre bile bu rakamı yakalamak mümkün gözükmüyor. Hedeflenen enflasyon oranı asgari ücret sürecinde, süren ya da önümüzdeki aylarda başlayacak olan TİS süreçlerinde işçi emekçilere sefalet dayatılacağını gösteriyor. İktidar, aralık ayı içinde başlayacak asgari ücret sürecinde, yapılacak zam oranının en fazla %28,5 olacağını şimdiden ilan etmiş bulunuyor. Metal Grup TİS’lerinde Türk Metal Sendikası’nın talep ettiği zam oranının OVP’de belirtilen orana yakın olması da tesadüf değil. Sermayenin ve iktidarın çıkarları doğrultusunda belirlenmiş bir rakam olarak karşımızda duruyor.
Saldırılara karşı mücadeleye!
OVP’de öngörülen enflasyon oranı, kapitalistlerin ve sermaye devletinin 2026 yılında milyonlarca işçiye daha derin bir sefalet dayatacağının habercisidir. 2026-2028 Orta Vadeli Programı’nda işçi ve emekçilere dönük başka bir dizi saldırı da yer almaktadır.
İşçi ve emekçiler, sermayenin ihtiyaçlarına yanıt vermek için milyonları sefalete sürükleyen saldırı programına karşı birleşik mücadeleyi bugünden örgütlemeye başlamalılar. Aksi durumda 2026 yılında çalışma hayatının esnekleştirilmesi, düşük ücretler, özelleştirme saldırısı ile kamusal alanın ve hizmetlerin daha da daraltılması, doğrudan ve dolaylı vergi soygunun artması, kadın ve çocuk emeğinin ucuz iş gücü olarak daha yaygın şekilde kullanılması kaçınılmaz olacaktır.
Yapılması gereken şey, sermayenin ve iktidarın çıkarları doğrultusunda hayata geçirilen bu pervasız saldırılara karşı örgütlü sınıf mücadelesini büyütmektir.