AKP’nin 23 yıllık eğitim politikası:

Kriz, kaos, “yaptım oldu!”

AKP “kindar, dindar” ve “emeğini sömürebileceği” kuşaklar yetiştirmek için eğitim alanı başta olmak üzere her koldan saldırmaya devam edecektir. Bu gidişat, emekçilerin ve gençlerin saray rejimine karşı birleşik mücadelesi ve örgütlü direnişiyle durdurulabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 31 Temmuz 2025
  • saat-icon
  • 23:30

Eğitim sisteminde yapılan değişikliklere dair tartışmaların ardı arkası kesilmiyor. Son dönemki tartışmalara MÜSİAD’ın ardından iktidarın taşeronu olan sendikalar da katıldı. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, mevcut zorunlu eğitim sistemi olan 4+4+4 modelinin son dört yılının yeniden ele alınması gerektiğini savundu. 

Dinci-faşist rejimin eğitim sistemini hedef alan uygulamaları, “kültürel hegemonya” kurma histerisinin yansımalarından biridir. Bu doğrultuda gündeme getirilen tartışmalar aynı zamanda kapitalistlerin “çocukları işçileştirme” taleplerini karşılamaya yöneliktir.

YKS ve LGS’den yansıyanlar

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı, 21-22 Haziran 2025 tarihlerinde düzenlenen YKS’nin (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) sonuçlarını açıkladı. 2,5 milyonu aşkın adayın başvurduğu sınava yaklaşık 500 bin aday girmedi. Açıklanan sonuçlara göre 41 bin kişi sıfır çekti.  

TYT'de (Temel Yeterlilik Testi) en düşük doğru ortalaması 40 soruda 6,6 doğru ile matematik olurken, AYT’de (Alan Yeterlilik Testi) matematik doğru ortalaması 6,8 oldu. TYT Türkçe testinde doğru ortalaması ise 21,7 olarak gerçekleşti. Doğru ortalamaları 40 soruluk Temel Matematik’te 6’da, 20 soruluk Fen Bilimleri’nde ise sadece 4,1’de kaldı. Tam puan alabilen sayısı TYT’de sadece 1 olurken, ilk 400 ve üstüne ise sadece 44 bin 193 kişi çıkabildi. Baraj kalkmasaydı 141 bin kişi tercih yapamayacaktı. Lise mezunu olup sınava giren gençlerin ortalamasına bakıldığında, 10 matematik sorusundan 2’sinin bile doğru yanıtlanamadığı görülmektedir. 

“Paran kadar oku” anlayışında, ezbere dayalı bir eğitim sisteminde, sınavların elediği düzlemde açığa çıkan sonuçlar kişilerin değil, eğitim sisteminin karnesini göstermektedir. Sınava başvuran ama girmeyen yüzbinlerce kişi var. Sınavı “kazananları” ise barınma, kayıt, geçim ve geleceksizlikle örülü sorunlar bekliyor.

Sonuçlar bir kez daha gösterdi ki sınavlar ölçme ve değerlendirme değil, eleme ve sistemi yeniden üretme odaklıdır. Ortaya çıkan tablo ise eğitim sisteminde çöküşün resmidir. 

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ise tam bir kaosa dönüştü. Sınav sırasında soru kitapçığının sızdırıldığı iddia edildi ve sonucunda 544 okuldan 719 öğrenci tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. 2009 yılındaki şifre skandallarını hatırlatan şaibeler devam ederken, LGS 2025 yerleştirme kontenjanları ise iktidarın yönelimini gözler önüne serdi. Buna göre Fen, Anadolu ve sosyal bilimler liselerinde binlerce kontenjan azaltılırken, İmam Hatip ve meslek liselerine ayrılan kontenjanlar katlanarak artırıldı. Bunun yanı sıra, kapitalistlerin ara eleman ihtiyacından kaynaklı mesleki eğitime yönlendirmeler de yapılıyor. 

Bir yandan eğitim sisteminde yapılmak istenen değişikliklerle çocukların eğitim hakkı gasp edilirken, diğer yandan gerici uygulamalar ve şaibeli sınavlarla gelecekleri karartılmaktadır.

“Durmak yok!”

LGS’de ortaya dökülen şaibeler ve YKS sonuçları üzerinden yansıyanlar eğitim sisteminin içine atıldığı krizin yansımasıdır. AKP iktidarı payına bir başarısızlıktan ziyade tercihler ve bunların ürünü politikalar öne çıkmaktadır. Zorunlu eğitimin kısaltılması, karma eğitimin hedefe konması, mesleki eğitimin yaygınlaştırılması ve bütün bu tartışmalarla bağlantılı sınav sistemi değişikliği de gündemde. Eğitim sistemini değiştirmeye dönük yapılan tartışmalara YKS ve LGS üzerinden yaşanan krizi eklediğimizde tam bir keşmekeşlik tablosu ortaya çıkıyor.  

Eğitim alanındaki kriz ve kaosun nedeni AKP’nin “yönetememe” durumu değildir. Yapılanlar, AKP iktidarının 23 yıldır eğitim alanında yapmak istediği değişikler kapsamında atılan sistematik adımlarıdır. Krizi fırsata çevirmekte pervasızlığı ile bilinen iktidar bunda ne kadar başarılıdır bu tartışılabilir. Ancak atılan adımları “yönetememe” olarak değerlendirmek, politikaların arkasındaki sınıfsal tercihleri gölgelemektedir. 

Eğitim alanındaki değişikliklere kabaca baktığımızda bile tercihlerin arka planı daha net görülmektedir: Gerici vakıflar ve cemaatler ile imzalanan protokoller, niteliksiz ve anti-bilimsel eğitim müfredatları, pıtrak gibi çoğalan İmam Hatipler, çocuk emeği sömürüsünün yaygınlaştığı mesleki eğitim kurumlarındaki artış...

AKP’nin hayali: Gerici ve anti-bilimsel eğitim sistemi 

2000’li yıllarda, “Özel eğitim kurumlarına üvey evlat muamelesi yapılamaz” çıkışı yapan AKP’li bakanlar özel eğitimi sistematik olarak teşvik etti. Kendi çocuklarını ise ABD veya İngiltere’deki özel okullarda, yüzbinlerce dolar ödeyerek okuttular.

2005 yılında “Değerler eğitimi” projesi konuşulmaya başlandı, 2010 yılında duyuruldu.  

2012-2013 yılında 4+4+4 eğitim sistemi ile özel okulların ve imam hatiplerin sayısında artış yaşandı. İmam hatip ortaokulları yeniden açıldı. Sınavsız girilen liseler kapatıldı ve pek çok lise imam hatip okullarına dönüştürüldü. Öğrenciler zorla imam hatiplere kaydedildi. Zira birçok yerde emekçi çocuklarına başka seçenek bırakmadılar. İktidar tarikatlar, cemaatler ve gerici vakıflarla iş birliği yaptı. 2017 yılında müfredatta yapılan değişikliklerle gerici ve anti bilimsel içeriği genişleten adımlar atıldı. En nihayetinde 2021 yılında ÇEDES gibi projelerle imamlara derslere girme olanağı sağlandı. Devlet kurumlarında ve üniversitelerde Kuran Kursları açıldı, Diyanet’in ve tarikatların açtığı “eğitim kurumları” yaygınlaştırıldı. 

2024 yılında “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile gerici bir müfredat hayata geçirildi.

Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarıldı ve eğitim fakülteleri yerine öğretmen yetiştirecek “Milli Eğitim Akademisi” açıldı. Çocuklar, dört koldan gericiliğin karanlığı ile kuşatıldı... 

Kapitalizmin ihtiyaçları: Çocuk emeği sömürüsü

Çocuk emeğinin sömürüsü üzerinden baktığımızda ise, mesleki eğitim politikalarının kapitalistlerin ihtiyaçları ve AKP’nin bekasına göre dizayn edildiği görülmektedir. Örneğin, geçtiğimiz ay MEB ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı'yla (SSB) protokol imzaladı ve 13 lisede "savunma sanayisine yönelik iş gücü yetiştirilmesi" kararlaştırıldı.

AKP’nin bugün hayata geçirdiği politikalar, TÜSİAD tarafından 1999 yılında hazırlanan "Türkiye'de Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması" başlıklı raporda yer alıyordu. 

2006 yılında Koç kapitalistinin mesleki eğitimi “memleket meselesi” ilan ettiği dönemde parçalı olan mesleki eğitim alanı, yapılan düzenlemeyle Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. 

2011 yılında MEB bünyesinde Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü kuruldu. 

2016 yılında MESEM'ler MTEGM'ye bağlanıp örgün eğitim kapsamına alındı. MESEM programının yüzde 76'sını iş yeri stajı oluşturuyor. 

2019 yılında lise diploması alınması için zorunlu olan derslerin bazıları MESEM’e bağlı okullarda verilmeye başlandı.

2021 yılında MESEM’de öğrencilere verilen ücret devlet tarafından karşılandı ve payı arttırıldı.

Emekçilerin ve çocuklarının geleceği…

“Yeni Türkiye”de eğitim alanı, sınavları ve sistemiyle birlikte bir bütün olarak adım adım dizayn ediliyor. AKP iktidarı bu alanda at koştururken pek çok uygulama ile krizi derinleştirmekte, kaosu yaygınlaştırmakta, “ben yaptım oldu” anlayışı ile çöküşü yaklaştırmaktadır.

İktidarın marifetiyle eğitim sisteminde yaratılan kaos, örgün ve zorunlu eğitimi tasfiye etmek için kullanılıyor. Eğitim ve sınav sisteminde model tartışmaları, eğitim alanındaki gençlerin ve çocukların emeğinin sömürüsünün yaygınlaşması ve derinleşmesi amacını taşıyor. Türkiye kapitalizmi kendi ihtiyaçlarını karşılamak için ucuz iş gücü deposu olarak gördüğü gençliği kullanmak istiyor. AKP ise bunun için zemin hazırlarken, bir yandan da gerici hedeflerini hayata geçirerek, din istismarı ile mafyatik düzenini sağlamlaştırmak istiyor. 

AKP iktidarı aldığı mesafeye rağmen eğitim alanında hedeflerine ulaşamadı. Dinci-faşist rejimin “kültürel hegemonya kurma” noktasında zorlanması, bu topraklardaki ilerici birikimin kolayından silinip atılamayacağını göstermektedir. AKP “kindar, dindar” ve “emeğini sömürebileceği” kuşaklar yetiştirmek için eğitim alanı başta olmak üzere her koldan saldırmaya devam edecektir. Bu gidişat, emekçilerin ve gençlerin saray rejimine karşı birleşik mücadelesi ve örgütlü direnişiyle durdurulabilir.

İLİŞKİLİ HABERLER


arrow