Fransa’da 8 aydır yönetimde olan sermaye hükümetinin şefi Bayrou’nun, büyüyen toplumsal öfke karşısında parlamentoyu kendi inisiyatifiyle güven oylamasına götürmesinin ardından hükümet düştü. Bayrou’nun Temmuz ayında açıkladığı hem solun hem de sağın eleştirdiği 44 milyar avroluk kemer sıkma paketinin ardından tepkiler büyümüş, 10 Eylül Çarşamba günü için ulusal blokaj çağrısı yapılmıştı. Eylemlerin sarı yelekliler sürecindeki gibi büyümesinden çekinen Bayrou, Macron için kendini feda ederek eylem çağrılarının 2 gün öncesinde güven oyu talebinde bulundu. Meclis aritmetiğinden ötürü Bayrou hükümetinin koalisyonu Cumhuriyet için Birlik (Ensemble pour la République) tek başına güven oyu kazanacak sayıda milletvekili olmadığı için hükümetin düşmesi bekleniyordu.
Bayrou, bunun bir “hakikat sınavı” olduğunu iddia ederek, ülkenin borç batağında ilerlemesini durduracak “radikal önlemler” için asgari bir uzlaşma aradığını söyledi. Ancak dayattığı 44 milyar avroluk kemer sıkma paketi, kamu harcamalarında kesintiler, sosyal yardımlarda budamalar ve işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldırılar içeriyordu. Bu saldırı programı karşısında emekçilerden yükselen öfke ve Meclis’teki muhalefetin hemfikir olmasıyla Ulusal Meclis Başkanı’nın duyurduğuna göre, Beşinci Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet güven oylamasıyla düştü. Güvenoyu öncesi kürsüye çıkan Bayrou, Fransa’nın “harcama bağımlılığı” yüzünden 3 trilyon 415 milyar Euro’luk borç yükü altında ezildiğini ve borcun genç kuşakların sırtına bindirilerek nesiller arası güven anlaşmasının bozulduğunu iddia etti. Bu sorunun nedenini sosyal politikalara yükledi. Kamu maliyesinin “kronik borç artışıyla dengelenemeyeceğini” savundu. Göçmenlerle ilgili olarak “kontrol edilmesi gereken bir sorun” tanımlamasını yapan Bayrou, vergi tartışmalarında ise “zenginlerden vergi alınması” yönündeki talepleri, “kolaycı çözümler” olduğunu iddia ederek reddetti. Vergi tartışmalarında milyarder Bernard Arnault’un adının “simgesel hedef” haline getirilmesine değinerek Arnault’a sahip çıktı. Zenginleri “içlerine iğne batırılan voodoo bebeklerine” benzeten Bayrou, Başbakan sıfatıyla yaptığı son açıklamada da Fransız sermayesini savundu.
Sosyalist Parti’den (PS) Boris Vallaud, krizin tek sorumlusunun Macron olduğunu söyledi ve Bayrou’nun çizgisini “büyümeyi ezmek, alım gücünü kısmak, işsizliği artırmak ve kamu hizmetlerini boğmak” diye nitelendirdi. Güven oylamasını “50 yıllık savurganlığın bilançosu” diye niteleyen faşist ittifak Ulusal Birlik’ten (RN) Marine Le Pen; Cumhurbaşkanı’nın istifasını beklemediğini söyledi. Meclis’in feshedilmesini istedi; aksi halde RN’nin “yapıcı ama tavizsiz” kalacağını, “mali ve göç politikalarınıza uymayacağız” diyerek mutlak çoğunluk hedefini yineledi. Yeni Halk Cephesi ve Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) adına konuşan Mathilde Panot, Bayrou’yu “gayrimeşru ve inatçı bir çizginin son yüzü” diye niteleyip macronizmin “korkuyla” yönettiğini söyledi; başbakanın dile getirdiği teşhis ve “çarelerini” reddetti. Macron’un spekülasyonlarının 1 trilyon avroluk ek borca yol açtığını belirterek halk tüketimiyle toparlanma, vergi adaleti, ekolojik dönüşüm yatırımları ve VI. Cumhuriyet çağrısı yaptı; “Politikayı değiştirmeyecekseniz, başkanı değiştirelim” diyerek Macron’un istifasını talep etti. 9 Eylül’de istifasını verecek olan Bayrou hükümeti Temmuz 2024’teki genel seçimlerden beri kurulan 3. Hükümetti. Bayrou hükümetinin düşmesi, Fransa’da siyasi krizin aşılamadığına işaret ediyor.
Sol parti ve grupların çağrısıyla Fransa genelinde tüm belediyelerin önünde bu geceden itibaren Bayrou’nun istifasını kutlama eylemleri gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Kızıl Bayrak / Paris