Serdar, Ömer’e ne söylese hep aynı yanıtı alıyordu: “Olmuyor, yapamıyorum.” Eğer Ömer, iki yıl önce çalıştığı fabrikada direnişi başlatanlardan biri olmasaydı, Serdar bu tavrı “alışıldık bir işçi güvensizliği” olarak görüp geçebilirdi. Ama onu tanıyordu. Karşılık bulamamak Ömer’i küstürmüştü. Direniş için adım attığında, aynı bölümde çalıştığı işçilerle konuşmuş ama destek bulamamıştı. Hatta bazıları terslemişti. Bu, içinde bir şeyleri kırmıştı Ömer’in.
“Kader artık diyorum Serdar. Burada kanatlarım kırıldı, uçamıyorum artık.”
Serdar, Ömer’in sözlerini ilk duyduğunda başına taşla vurulmuş gibi sarsıldı. Ama sonra gözleri açıldı. Sesine, duyunca hemen fark edilen umut yüklenmişti şimdi konuşurken.
Ömer, “uçamıyorum” dedin ya, daha önce yaşadığım bir şey aklıma geldi. Bizim evi biliyorsun, bir gün balkonda bir yavru kırlangıç bulduk. Uçup mu gelmişti, çatıdan mı düşmüştü bilmiyoruz. Balkonda pencerenin dibinde süklüm püklüm dururken bulduk onu. Bir süre sonra uçar gider diye düşündük. Ertesi gün görmeyince uçtu gitti sandık.
Yanılmışız, dolabın altına girmiş. Dört, beş gün sonra düzensiz kanat çırpışlarını duyarak fark ettik hala orada olduğunu. Sonraki günlerde kanat çırpışları düzene girmiş gibiydi, ama hala uçamıyordu.
Arkadaşla balkona çıktığımızda kırlangıcın kanat çırpışlarını duyduk yine. Yerde kanat çırpıyor ama uçamıyordu. Arkadaş sandalyenin üstüne çıkardı onu. Sandalyeden düştü. Uçarak inmedi düpedüz düştü.
Arkadaş eline aldı kırlangıcı. Parmağının ucunda havaya kaldırdı. Çok hoş bir görüntüsü vardı. “Fotoğrafımızı çeksene” dedi. Fotoğraf çekmek için telefonu kaldırdığımda sandalyeden düşen kırlangıç kanat çırparak uçup gitti. Öylesine süzüldü ki havada sanki bir iki dakika önce sandalyeden düşen o değildi. Adeta mucize olmuştu. Dar alanda kaderi uçamamak olan kırlangıç gökyüzüne, mucizeye kanat çırpmıştı sanki.
İşte öyle Ömer, sen “uçamıyorum” deyince o kırlangıcı hatırladım. Sen de bölümüne hapsolmuşsun, uçamamayı kaderin olarak kabul etmişsin. Bölümünü geçtim, fabrikana bile hapsolmamalısın. Elbette bölümün, fabrikan senin için öncelikli. Ama öncelik derken hapsolursan, uçman gereken yerde kanat bile çırpmazsın. Anlattığım kırlangıç gibi, dostlarının yardımıyla da olsa mucizeye kanat çırpıp uçmalısın.
H. Ortakçı