AKP iktidarının, hakları için iş bırakan ve direnişe geçen Akkuyu inşaat işçilerine verdiği yanıt jandarma dipçiği oldu. İktidar böylece, bir kez daha işçilerin karşısında, onların haklarına çöken kapitalistlerin yanında yer aldığını gösterdi.
Akkuyu’da işçilere yönelik zorbalık ve hak ihlalleri ilk kez yaşanmıyor. Bu konuda kapitalistlerin sicili oldukça kabarık. Hak gasplarına ve insanlık dışı çalışma koşullarına tepki gösteren inşaat işçileri, bugüne dek defalarca iş bıraktı, protesto eylemleri gerçekleştirdi.
Akkuyu: İşçiler için cehennem olan şantiyenin adı...
Akkuyu Nükleer Santrali inşaatını, Titan-İçtaş İnşaat A.Ş. bünyesindeki firmalar ile Rus şirketi TSM Enerji İnşaat Sanayi Ltd. Şti. birlikte yürütüyor. Süreç boyunca birçok hukuki anlaşmazlık ve usulsüzlük yaşanırken, fatura sürekli olarak işçilere çıkarılıyor. Örneğin, ana yüklenici firmalardan biri olan TSM, işçilerin maaşlarını ödemek yerine parasını repoya yatırıyor; "İcra borcumu ödeyeceğim" bahanesiyle maaşları geciktiriyor.
Termik santrali inşa eden firmalar, Sosyal Güvenlik Kurumu’na vergi ve sigorta primlerini ödeme önceliği bahanesiyle işçilerin maaşlarını ve fazla mesai ücretlerini gasp etmeye çalışıyor. Bu sömürü cehenneminde her türlü ahlaksız yöntem meşru sayılıyor.
Akkuyu cehenneminde toplu işten çıkarmalar da eksik olmuyor. Yıllardır süren bu kıyımlara ücretsiz izin dayatmaları eşlik ediyor. İşçilerin ücretli izin hakları sistematik şekilde yok sayılıyor. Ücretli izin kullanan işçiler, daha sonra ücretsiz izne çıkarılıyor. Ücretsiz izinden dönen işçiler, yeniden ücretsiz izne zorlanıyor. İşçilerin ekonomik olarak bu durumu sürdüremeyecek olması inşaat baronlarının zerre umurunda olmuyor. Üstelik ücretsiz izin süreleri ne emeklilik primlerine ne de sigorta primlerine yansıtılıyor. Akkuyu inşaatında yaşanan hak gasplarına karşı açılan birçok dava hâlâ devam ediyor. 2022’den bu yana süren bazı davalar, işçilerin yaşadığı mağduriyetin büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Çıkışı verilmesine rağmen kıdem tazminatını alamayan çok sayıda işçi var. Kayıtlı işçi yükünden kurtulmak isteyen firmalar, daha düşük ücretle çalıştırabildikleri göçmen işçilere yöneliyor. Bu işçilere “Çalışma izninizi uzatmayız” türü tehditlerle baskı yapılıyor; hukuksuzluklara boyun eğmeleri dayatılıyor. Akkuyu şantiyesinde yalnızca bir inşaat değil, sistematik bir sömürü düzeni inşa ediliyor. Uygulanan baskı ve yıldırma politikaları, gerektiğinde açık devlet şiddetiyle destekleniyor. Bu yollarla işçilerin hakları ve geleceği için vereceği mücadele bastırılmak isteniyor. Sermaye sınıfı, Akkuyu’yu kendisi için dikensiz bir gül bahçesine çevirmek istiyor.
Akkuyu’da yaşananlar, kapitalizmin ve sermaye devletinin zorbalıkla yoğrulmuş doğasını bir kez daha gözler önüne seriyor. İşçilerin örgütsüz bırakılması, hak aramaktan alıkonması, sermaye açısından bir beka meselesidir. Zira örgütsüz işçileri yönetmek, yönlendirmek ve derinleşen ekonomik krizin faturasını onlara ödetmek çok daha kolaydır.
Şantiye işçilerinin direnişine omuz ver!
Başta sınıf devrimcileri olmak üzere, öncü ve ilerici işçilerin Akkuyu’da hak mücadelesi yürüten işçilerle dayanışmayı büyütmesi gereklidir. Şimdi, işçi sınıfının örgütlü birliği için daha fazla çaba gösterme zamanıdır. İşçi sınıfı hakları ve geleceği için direndikçe, sermayeye karşı güçlenir. Akkuyu’da direnen işçilerin mücadelesine omuz vermek, tüm işçi ve emek örgütlerinin kaçınamayacağı bir sorumluluktur.
Eninde sonunda işçi sınıfı, örgütlü bir biçimde ayağa kalkıp öfkesini bu düzenin temellerine yönelttiğinde hiçbir kuvvet onu durduramayacaktır. Bu çürümüş sermaye düzeni, jandarma ve polis şiddetiyle ayakta kalamaz; tarihin çöplüğündeki yerini alması kaçınılmazdır.
H. Yağmur