Sarı saçlı “prens” ve yedi cüceler

Washington’dan yansıyan ve bugünün dünyasını özetleyen o fotoğraf, Avrupa siyasetinin içler acısı halini gözler önüne seriyor: Oval Ofis’te, Trump’ın karşısında adeta anaokulu çocukları gibi dizilmiş Avrupalı liderler...

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 26 Ağustos 2025
  • saat-icon
  • 08:00

Beyaz Saray’daki Oval Ofis bir “masal diyarına” dönmüş durumda. Tahtına kurulmuş “sarı saçlı prens” Trump, karşısına dizilmiş Avrupalı liderlere yukarıdan bakıyor. Hepsi tek bir amaçla sıraya girmiş: Prensin keyfini hoş etmek ve onun gölgesinde korunma umudu.

***

Bugün ekonomiden toplumsal yapıya; jeopolitikten iklim krizine ve teknolojik dönüşüme kadar her alanda sistemin temel taşları aynı anda sarsılıyor. Belirsizlik, ekonomik sıkışma, siyasal kutuplaşma ve savaşlar birbirini besleyerek adeta yeni bir “normal” haline gelmiş durumda. Bu çıkmazdan kurtulmak için yeni bir şeye ihtiyaç var. Popülist ve otoriter politikalar kısa vadede kitleleri oyalasa da sorunları daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Oysa insanlığın, kapitalist sistemi aşan ortak bir “yeni”yi inşa edebileceği bir dünya görüşü altında birleşmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.

Washington’dan yansıyan ve bugünün dünyasını özetleyen o fotoğraf, Avrupa siyasetinin içler acısı halini gözler önüne seriyor: Oval Ofis’te, Trump’ın karşısında adeta anaokulu çocukları gibi dizilmiş Avrupalı liderler...

Öğretmenlerini dinleyen, ancak yüzlerinden isteksizlik ve memnuniyetsizlik okunan yaramaz çocuklara benziyorlar. Bu fotoğraf karesi, Trump’ın hayalini kurduğu “yeni dünya düzeni”nin adeta bir portresi gibidir.

***

İngiltere’nin önemli gazetelerinden The Guardian, ABD Başkanı Donald Trump’ın Oval Ofis’te Avrupalı liderleri karşısına dizdiği görüntüyü, “sarayda dilencilik yapan yalakalar” sözleriyle yorumladı. Gazete, liderlerin Trump’ın tutarsız kararları karşısında, B. F. Skinner’ın deneyindeki aç bırakılmış güvercinler gibi ritüeller geliştirdiğini yazdı.

Şubat ayında, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Trump’ı kralın konuğu olarak Londra’ya davet etti ve hoşgörülü bir muamele gösterdi. Mart ayında, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, Trump’ı golf becerileriyle etkilemeye çalışırken, aynı zamanda Putin konusunda uyarılarda bulundu. Haziran’daki NATO zirvesinde ise Avrupalı liderler, savunma ve savaş bütçelerini artıracaklarını açıklayıp Trump’a “baba” diyerek övgüler düzdü. Bu dalkavukluk karşılık bulmuş görünüyordu; Trump, NATO hakkında daha sıcak, Rusya hakkında ise daha mesafeli bir tonda konuştu.

Ancak sahadaki gerçeklik farklıydı. Trump yeniden yüzünü Putin’e çevirdi. Alaska’daki zirveden, henüz kesinleşmese de Kremlin’in çıkarlarına uygun bir “Ukrayna barış planı” çıktı. “Ateşkes” ve fiilen Rusya’ya bırakılmış topraklar.

The Guardian’a göre Trump’ın kafasında ABD’nin büyüklüğü demokrasiyle değil, otoriter güç gösterileriyle ölçülüyor. Putin de bu zaafı ustaca kullanıyor. Avrupalı liderler Trump’ın önünde cüceler gibi eğilip bükülürken, Putin ona “tarihin büyükleri” arasına katılmış bir çırak gibi hissettiriyor.

Sonuçta ortaya çıkan tablo, “transatlantik dayanışmayı” güçlendirmekten çok, Trump’ın kaprislerine teslim olmuş bir Avrupa gerçeğini gözler önüne serdi. AB şeflerinin “emperyalist bir kutup” oluşturma hevesleri kuvvetli olsa da çaplarının buna yetmediğini birkez daha görüldü. Sömürgeci kibirleri yeni jeopolitik realiteye çarptıkça, ABD kuyrukçuluğu yarışını sürdürüyor, birbirlerinin üstüne basarak Trump nezdinde kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlar.