Emeğin Kurtuluşu yaptığı açıklamada “Kamu işçisi için, IMF politikaları ile dayatılan sefalet zammını reddetmekten, grev iradesine sonuna kadar sahip çıkmaktan, ihanetçi sendika ağalarından hesap sorarak mücadeleye kararlılıkla devam etmekten başka bir çıkış yolu yoktur.” dedi.
Emeğin Kurtuluşu’nun açıklamasını paylaşıyoruz:
Teslimiyet ASLA! Sonuna kadar GREV!
KÇP’de kamu işçilerine dayatılan sefalet dayatmasının Eti Maden işçilerinin grevinin yasaklanmasıyla yeni bir boyuta taşınmasının ardından Türk-İş Başkanı Ergun Atalay dün gece soluğu bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde aldı. Grev yasağının işçi sınıfına topyekûn bir gözdağı olduğu ortadayken, Atalay, pişkince “olumlu” bir teklif aldıklarını söylüyor.
Atalay’ın “olumlu” teklif dediği ikinci 6 ay için gündeme getirilen seyyanen 50 TL’lik bir rüşvet. Ve bu rüşvetin kamu işçilerinin talep ve beklentileri ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmuyor.
Kamu işçilerinin isteği ve hak ettiği çok daha fazla olmasına rağmen Türk-İş ve Hak-İş hazırladıkları ortak taslakla taban ücretinin günlük 1800 TL’ye yükseltilmesini, bunun üzerine yüzde 50 zam yapılmasını istemişlerdi. İkinci 6 ay için ise zam talebi yüzde 25 idi. Bu talepler orta yerde duruyorken TÜHİS eliyle hükümetin 1400 TL taban ücret ve yüzde 24 zam önerisi açıkça kamu işçisi ile dalga geçmek anlamına geliyordu. Sanki ortada böyle pervasız bir dayatma yokmuş gibi Atalay tüm tartışmayı ikinci altı ay için yapılacak zam oranına kilitliyor ve kamu işçisine dayatılan sefalete onay verdiğini itiraf etmiş oluyor.
İkinci altı aylık zam oranı üzerinden yürütülen tartışmalar ise bir başka kumpas haline gelmiş durumda. Tartışma hiç de 5 puanlık bir fark tartışması değildir. Seyyanen 50 TL’lik zam ile üzerini örtmeye çalıştıkları şey IMF’nin “beklenen enflasyon oranına göre zam” politikasının hayata geçirilmesidir. Yüzde 11 zam oranına imza atmak açıkça IMF dayatmasına suç ortağı olmak demektir. Yıllardır hayata geçirilmeye çalışılan bu dayatma resmileştiği oranda kaybeden sadece kamu işçisi olmayacaktır. Ve bu kayıp sadece bugünün kaybı olmayacaktır. Bu dayatmaya imza atanlar işçi sınıfının geleceğine yönelik bir saldırıya onay vermiş olacaklardır.
Bu tablo ortadayken önceki gece henüz başlamamış bir greve getirilen yasaklama kararı tek adam rejiminin IMF programını hayata geçirmek konusundaki kararlılığının göstergesidir. 22 yılda hayata geçirilen bu 22. grev yasağı olağanlaştırmaya çalıştıkları çalışma düzeninin de ötesinde bir anlam taşımaktadır.
Bu yüzden grev yasağı kararı sadece Eti Maden işçisine ya da kamu işçisine kalkan bir sopa değil işçi sınıfına yönelik yeni bir gözdağıdır. Sermaye cephesinin bu kararı işçi sınıfı için yok hükmündedir.
Görünen o ki kamu işçisini ve işçi sınıfımızı sendika ağalarının yeni bir teslimiyeti, yeni bir ihaneti kapıda beklemektedir. Bu işbirlikçi ağaların teslimiyetinin şaşırtıcı bir yanı da yoktur. Ama işçi sınıfı bu teslimiyete, bu dayatmaya boyun eğemez, eğmemelidir. Kamu işçisi için, IMF politikaları ile dayatılan sefalet zammını reddetmekten, grev iradesine sonuna kadar sahip çıkmaktan, ihanetçi sendika ağalarından hesap sorarak mücadeleye kararlılıkla devam etmekten başka bir çıkış yolu yoktur.
Emeğin Kurtuluşu