Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, görev süresi dolmak üzereyken, yine kadınlara yönelik açıklamalarıyla gündeme geldi. Her iki Cuma hutbesinden birinde kadınları hedef almayı alışkanlık haline getiren Diyanet, bu kez de kadınların mirastan eşit yaralanması konusunu tartışmaya açtı.
Geçtiğimiz hafta yayımlanan hutbede, “toplumsal kötülüklerin temelinde kul hakkının ihlali olduğu” belirtilmişti. Ancak, bu hak ihlallerinin işsizlikten yoksulluğa, yolsuzluktan kadına yönelik şiddete kadar geniş bir yelpazeye yayıldığı bir ortamda, Diyanet’in yine kadınlarla ilgili bir meseleye odaklandı. Hutbede, “Karşılıklı rıza olmadan Allah’ın koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır” denilerek, kadınların mirastan eşit pay alma hakkı açıkça hedef alındı.
Bu söylem, sadece dini bir yorum değil; uzun yılların mücadelesiyle kadınların kazandığı haklara yönelik sistematik bir saldırının da parçasıdır. Miras konusunu “kul hakkı” üzerinden gündeme getiren Diyanet, ülkede milyonlarca insanı etkileyen iktisadi ve siyasal sorunlara, sömürü, yoksulluk, hak gaspları, zulüm, kadın cinayetleri, genç işsizliği gibi gerçek “kul hakkı” ihlallerine dair tek kelime etmiyor. Tersine, bu zulüm düzeninin hizmetine girerek “kulların haklarına tecavüz edenler” ile suç ortaklığı yapıyor. Bu tutum, kaba bir riyakârlığın yansıması olduğu gibi, Diyanet’in esas gündeminin dini değil siyasi olduğunu da bir kez daha gösteriyor.
Diyanet’in bu çıkışı ne bir tesadüf ne münferit bir yorumdur. Daha önce de kadınların nasıl giyinmesi, nasıl davranması gerektiği gibi konularda fetvalar yayımlayan Diyanet, iktidarın kadını kamusal alandan silmeye, eve hapsetmeye yönelik cinsiyetçi politikasının temel taşıyıcılarından biridir. Miras hakkı üzerinden ahkâm kesmek de Saray rejiminin Diyanet’e biçtiği bu uğursuz rolün sergilendiği alanlardan biridir.
Vurgulamak gerekiyor ki, bu saldırılar salt Diyanet’in gerici çizgisiyle açıklanamaz. Diyaneti orta çağ artığı bu söylemleri üretmeye teşvik eden toplumu dinsel kurallarla yeniden şekillendirmeye çalışan siyasal iktidarın kendisidir. AKP-MHP iktidarı, yıllardır kadınların kazanılmış haklarını aşındırma çabası içindedir. Diyanet ise bu projenin gönüllü hizmetkârıdır. Devasa bütçelerle büyütülen bu kurum, dini meselelerle ilgilenmekten çok tüm topluma normlar dayatmaya çalışan siyasi bir aygıt gibi kullanılmaktadır.
Kadınların mirasta ya da başka herhangi bir alanda eşitlik talep etmesi, Diyanet’in orta çağ artığı zihniyetiyle yorumlanamaz. Bu taleplerin karşısına dini referanslarla dikilmek ise, kadınların kazanılmış haklarını küstahça hedef almak ve toplumu gerici kurallarla dizayn etmeye çalışmaktan başka bir anlam taşımaz.
Diyanet’in kadınlara biçtiği rol son derece açıktır: İtaatkâr, sessiz, boyun eğen, erkek egemen düzenin sınırları içinde kalan, cinsel obje olmayı kabul eden bir kadın profili. Biz bu anlayışı külliyen reddediyoruz. Kadınların haklarının gerici fetvalarla, hutbelerle ya da kirli siyasi hesaplarla belirlenmesine izin vermeyeceğiz.
Kadınların eşitliği, özgürlüğü ve toplumsal alandaki varlığı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Haklarımızı korumayı ne göstermelik laiklik anlayışına ne de kâğıt üzerinde kalan anayasa güvencesine havale edeceğiz. Asıl güvencenin haklarından vazgeçmeyen kadını erkeği ile yürütülecek olan örgütlü mücadele olduğunu hep akılda tutacağız.
Diyanet kurumu lağvedilsin!
Herkese din inanç ve yaşam tarzı özgürlüğü!
Kadınlara yönelik ayrımcı politikalara son!
F.Işık