THİV ve İHD: “İşkenceye hayır”

TİHV ve İHD tarafından “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” vesilesiyle birçok ilde düzenlenen basın açıklamasında “İşkenceye hayır” denildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 26 Haziran 2025
  • saat-icon
  • 15:30

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” vesilesiyle birçok ilde düzenlenen basın açıklamasında “İşkenceye hayır” denildi.

İstanbul’da Saraçhane Parkı’nda düzenlenen eylemde yapılan açıklamada günün, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 26 Haziran 1987’de yürürlüğe girdiği belirtilerek Türkiye’ye ilişkin şunlar söylendi:

“Türkiye’nin de altına imza attığı bu Sözleşme, insanın sahip olduğu onur ve değeri korumak için işkenceyi mutlak olarak yasaklar. İnsanlık ailesinin ortak kazanımı olan ve modern insan hakları hukukunun en temel kurallarından birini oluşturan bu yasak, normlar hiyerarşisi açısından üstün (buyruk) kural niteliğindedir. Dolayısıyla hiçbir koşulda istisnası olamaz.”

Sözleşmeye rağmen Türkiye’de ve dünyada işkencenin yoğun olarak gerçekleştiği anlatılan açıklamada işkenceye karşı şu talepler sıralandı:

“•İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce cezasızlık politikalarına derhal son verilmelidir.

•Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.

•Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.

•Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.

•Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) oluşturulmalıdır.

•İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması, bir BM belgesi olan İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmalıdır.

•İşkenceye ilişkin iddialar İstanbul Protokolü ışığında hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.

•Tutuklu ve hükümlülerin fiziksel ve psikolojik bütünlüklerine ciddi şekilde zarar veren tek kişi ya da küçük grup izolasyonuna/tecritine dayalı hapishane rejimine son verilmelidir.

•Hapishaneler insan hakları, sağlık ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.

•14 Ağustos 2024 tarihli BM İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’nin Beşinci Dönemsel Raporu’na İlişkin Sonuç Gözlemleri’nin 17. paragrafında yer verilen “Taraf Devlet; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılan mahpusların makul bir süre sonra tahliye edilme veya cezalarında indirim yapılması olasılığına sahip olmalarını sağlamalıdır." tavsiyesinin gereği yerine getirilmelidir.

•CPT raporlarının tümü açıklanmalı, başta CPT ve BM İşkenceye Kaşı Komite olmak üzere uluslararası insan hakları mekanizmalarının tüm tavsiyelerine uyulmalıdır.

•Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nı yürütme erkine doğrudan bağımlı kılan, adeta bir mahkeme gibi hareket ederek yargı yetkisi kullanmasına yol açan tüm düzenlemeler iptal edilmelidir.”