İBB iddianamesi 237 gün sonra açıklandı...

Rejimin saldırganlığı sınır tanımıyor

Saldırganlığın önüne set çekmenin ve Saray’ın inşa etmeye çalıştığı baskı ve zorbalık rejiminden kurtulmanın yolu, çalışma ve yaşam koşulları hiç olmadığı kadar kötüleşen geniş işçi ve emekçi kitlelerin, saray iktidarına ve onun pervasız saldırganlığına karşı örgütlenmesinden geçmektedir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 12 Kasım 2025
  • saat-icon
  • 09:30

İBB iddianamesi nihayet açıklandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon 19 Mart’ta başlatılmış, bunu zincirleme şekilde diğerleri peşi sıra takip etmişti. Yüzlerce kişiyi kapsayan bu operasyonların esas amacı AKP’nin kendi iktidarını baskı ve zorbalıkla ayakta tutmaya çalışmasıdır.

Bu saldırılara medyada saray beslemesi tetikçiler de koro halinde katılıyor. Nitekim iddianame mahkeme tarafından açıklanmadan önce, rejimin borazanı Yeni Şafak tarafından manşetten duyuruldu. Böylece saray rejiminin yargı sopası ve medya ayağı ile birlikte yürüttüğü bu operasyonlar düzenin hukukunun açıkça çiğnenmesi anlamına geldiği bir kez daha ortaya çıktı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde AKP şefi Erdoğan’ı üç kez hezimete uğratan İmamoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacağını ilan etmesi, bu soruşturmanın başlatılmasının nedeni oldu. Zira faşist tek adam rejiminin şefi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ağır bir hezimetle karşı karşıya kalacağının farkında olarak çıkışı, olası rakiplerini etkisiz hale getirmekte arıyor.

Meşruiyetini yitirmiş, Beyaz Saray’daki efendisi Trump’tan meşruiyet dilenen Erdoğan, “millet iradesi” üzerine sahte laflar etme dönemini çoktan geride bıraktı. Saray rejimi artık geçerli tek kuralın zorbalık olduğunu döne döne ilan ediyor. Bu operasyonlar ve açıklanan iddianame de bunu bir kez daha gözler önüne seriyor. İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, 100’den fazlası tutuklu olmak üzere 400’ü aşkın kişinin adı geçiyor. Yolsuzluk, yağma, rüşvet, talan, gasp ve “mala çökme” gibi icraatları sabit olan Saray rejiminin, aynı gerekçelerle CHP ve Ekrem İmamoğlu’na yönelmesi ve  bu suçlara dayanarak tutarsız bir iddianame oluşturması, işin trajikomik yanını oluşturuyor.

Oysa her şey apaçık ortada. Konuyla az çok ilgilenen herkes biliyor ki mesele, bu düzenin yapı taşı olan yolsuzluk ya da usulsüzlükler değil, sınır ve kural tanımaz bir siyasi zorbalıkla Erdoğan’ın düzen içi rakiplerini saf dışı bırakma ya da diz çöktürme çabasıdır.

İBB iddianamesinin açıklanmasının hemen ardından saray yargısının CHP’nin kapatılması talebini gündeme getirmesi, saldırı dalgasının şiddetlenerek devam edeceğine işaret ediyor. CHP mitingler düzenlemeye devam etse de bu çaba saray rejiminin saldırganlığını durdurmak bir yana, onun daha da pervasızlaşmasının önüne bile geçemiyor. Saldırganlığın önüne set çekmenin ve Saray’ın inşa etmeye çalıştığı baskı ve zorbalık rejiminden kurtulmanın yolu, çalışma ve yaşam koşulları hiç olmadığı kadar kötüleşen geniş işçi ve emekçi kitlelerin, saray iktidarına ve onun pervasız saldırganlığına karşı örgütlenmesinden geçmektedir.

Sınıf ve kitle hareketinin hâlâ rejimin saldırılarını püskürtebilecek güçten uzak olması, bu temel gerçeği değiştirmiyor. Üstlenilmesi gereken görevlerin ne olduğu ortaya koyuyor.