Cihatçı rejim Şam’da işbaşına getirildiği 8 Aralık 2024’ten beri Alevi katliamı yapıyor. Öncesinde de pek çok vahşi katliam yapan cihatçılar, tam da bu “meziyetlerinden” dolayı emperyalist/siyonist güçler ve AKP-MHP iktidarı, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Amerikancı rejimler tarafından işbaşına getirildi.
Emperyalist/siyonist güçler ve Türkiye başta olmak üzere bölgedeki Amerikancı rejimlerin desteğine yasalanan HTŞ, bazı aşiretleri tetikçi olarak kullanarak Alevi katliamını yeni bir boyuta taşıdı. Humus şehri ve kırsalı ile Hama kırsalında katil sürülerini Alevilerin üstüne salan HTŞ, mezhepsel temelli soykırım politikasından vazgeçmeyeceğini bir kez daha gösterdi.
Gençleri katledilen, işten atılıp aç bırakılan, kadınları kaçırılan, evleri yağmalanan, mallarına el konulan Aleviler sahil kentleri Lazkiye, Tartus, Banyas ile Humus ve kırsalı, Hama kırsalı ve başkent Şam’da sokaklara çıktı.
Eylemlerde saldırı ve katliamların durdurulması, kaçırmalara son verilmesi, işkence altında esir tutulan on bine yakın Alevinin serbest bırakılması vb. talepler dile getirildi. Hem HTŞ’ye bağlı güçler hem cihatçı rejimin tetikçi olarak kullandığı silahlı çetelerin eylemlere saldırması sonucu ölen ve yaralananlar olduğu bildirildi. Saldırılara rağmen bazı kentlerde kitlelerin eyleme devam ettiğine dair haberler de var.
Eylemler, Suriye ve yurt dışındaki Yüksek Alevi İslam Konseyi Başkanı Şeyh Gazal Gazal’ın yaptığı çağrı üzerine gerçekleştirildi. Aleviler başta olmak üzere tüm Suriyelileri cihatçı terör rejimine karşı eylemler yapmak için sokaklara çıkamaya çağıran Gazal, yayınladığı videoda, Federal bir yapı kurularak Suriye’de sorunların aşılabileceğini iddia etti. Saldırı ve katliamlara karşı daha önce bazı eylemler yapılmıştı. Ancak ilk defa merkezi bir çağrı ile Suriye’de Alevilerin yaşadığı bütün şehir ve kasabalarda kitlesel eylemler yapıldı.
Suriye'de olayların nasıl devam ettiğine dair net haberlere ulaşmak zor. Ancak sosyal medyada, eylemlerin yapıldığı bütün kentlerde gerilimin devam ettiğine dair bilgiler var.
Katliamlar hiç durmadı
Cihatçı çeteler, TSK’nın koruması altındaki İdlib’ten Şam’ın üzerine sürüldükleri gün Alevi katliamına başladılar. ABD/İsrail tetikçisi bu çeteler, 2011’de “Aleviler mezara, Hristiyanlar Beyrut’a” sloganıyla sözde “Suriye devrimi”ni başlattılar. Takım elbise giydirilip kravat taktırılan Colani dahil tüm cihatçı çeteler, yüzlerce kez Alevileri hedef alan mezhepçi saldırı ve katliam çağrısı yaptılar. Sosyal medyada halen bu türden videolar dolaşıyor.
Cihatçılar Alevi soykırımı yapmak istediklerini hiçbir zaman gizlemediler. Nitekim yaptıkları vahşetin videolarını çekip sosyal medyada övünçle yayınladılar. Bu katliamlar sahilde 6 Ekim 2025’te soykırım boyutuna vardırıldı. Soykırım yapan HTŞ, Ankara’daki dinci-faşist iktidar başta olmak üzere ABD ve bölgedeki işbirlikçileri tarafından korunup kollandı. Colani’ye kırmızı halı seren ve sarayını Colani’ye açan Erdoğan, Trump’tan büyük takdir topladı. Beyaz Saray kapılarının Colani’ye açılmasıyla bu tutum tastiklendi.
10 Mart’tan sonra Alevi katliamları durmadı. Hala on bine yakın kişi vahşi işkenceler altında, aileleri ile görüşme imkanından yoksun bir şekilde zindanlarda rehin tutulmaktadır. İşkencede katledilenlerin sayısı bilinmiyor. Öte yandan kitlesel işten atma saldırısı ile Aleviler açlık ve sefalete mahkum edildi. Sistematik bir şekilde kadınları kaçırıldı. Evleri yıkıldı, mallarına el konuldu, toprakları yağmalandı. Aleviler sürekli olarak ölüm tehdidi altında tutuldu. Birçok mahalle ve köyde “etnik temizlik” yapıldı. Bu sürede Aleviler şahsında insanlığa karşı ağır suçlar işlendi ve bunlar devam ediyor.
Silahlarını teslim etmelerinin ardından savunmasız kalan Aleviler, dehşet sarmalına sürüklendi. Tüm bunlar olurken BM, Arap ve “Müslüman” devletler, “uluslararası toplum”, “insan hakları” örgütleri, medya tekelleri ve diğer kurumlar ya sessiz kaldı ya HTŞ’nin arkasında durdu. Tüm bunlar olurken, emperyalist/kapitalist devletler Colani’ye kırmızı halı serme yarışındaydılar.
Saldırıların devamı olarak Humus’un mahalleleri ve kırsalındaki Alevilere dönük yeni bir vahşi saldırı başlatıldı. Cihatçı katil çetelerin eski şeflerinden biri eşiyle birlikte öldürüldü, sorumluluk Alevilere yüklendi ve vahşetin fitili ateşlendi. HTŞ’ye bağlı “genel güvenlik güçleri” ortamı düzlerken saldırı ve yağma için bölgedeki aşiretler tetikçi olarak kullanıldı.
Gerilim bu saldırının ardından bir kez daha tırmandı ve Aleviler, ifade uygunsa korku duvarını aşarak, yaşadıkları bütün kentlerde aynı anda sokaklara çıktı. Salı akşamı (25 Kasım) Suriye Yüksek Alevi İslam Konseyi tarafından yayınlanan bildiride eyleme son verme çağrısı yapıldı. Yakın Doğu Haber’de yer alan bildiride şu ifadelere de yer verildi:
“Bugün sesiniz, herkesin ilk andan itibaren arzuladığı asil ve barışçıl mesajı net, güçlü ve kararlı bir şekilde duyurdu. Oturma eylemine katılanlara yönelik tüm saldırı ve ihlallere, yaşanan can kayıpları ve yaralanmalara rağmen duruşunuz sarsılmadı; iradeniz birlik içinde, imajınız ise ilk günkü kadar temiz kaldı… Sesimiz bilgelik ve sükûnetle yönlendirildiği sürece silahlar bizi korkutamayacak, adaletsizlik kararlılığımızı kıramayacaktır… Söz, silahın önüne geçmiştir. Bugün ortaya koyduğunuz irade geçici bir tepki değil; dünyaya verilmiş sağlam bir adım, kararlı bir taahhüttür. Bu, hakaretin ve ötekileştirmenin artık kabul edilmeyeceği yeni bir dönemin ilk kıvılcımıdır.”
Emperyalistlerin ve gerici bölge devletlerinin HTŞ rejiminin arkasında durması, cihatçıların pervasızlığını daha da artırıyor. Dolayısıyla, başta HTŞ olmak üzere, Suriye'deki cihatçı çeteler her an yeni katliamlara girişebilir. Buna karşı Suriye'de yaşanan katliam ve saldırıları lanetlemek ve Alevilerle dayanışmayı yükseltmek büyük bir önem taşıyor.