Ortadoğu’da tansiyon, siyonist İsrail’in Gazze kentine yönelik başlattığı fiili işgal saldırısıyla birlikte yeni bir eşiğe taşındı.
8 Ağustos’ta İsrail Güvenlik Kabinesi tarafından alınan işgal kararı, 20 Ağustos itibarıyla hayata geçirilmeye başladı. Ertesi gün ise tanklar sınıra dayandı, hava saldırıları yoğunlaştırıldı ve kara birlikleri Gazze Şehri'nin dış mahallelerine ilerlemeye başladı. İşgal kararının Hamas’ın Mısır ve Katar aracılığıyla sunduğu 60 günlük ateşkes önerisinin gündemde olduğu bir dönemde alınması, İsrail siyonizminin soykırıma devam etmek dışında bir seçenek kabul etmediğini gösteriyor.
İsrail’in “Gideon’un Savaş Arabaları II” adı altında yürüttüğü bu yeni aşama, Gazze Şehri’nin tamamen kontrol altına alınmasını hedefliyor. 21 Ağustos sabahı itibarıyla İsrail ordusu, Gazze kentinin doğu ve güney sınırlarında ağır bombardıman eşliğinde ilerlemeye başladı. Özellikle Zeytun, Tuffah ve Sabra bölgeleri hem topçu hem de hava saldırılarıyla yerle bir ediliyor. İsrail ordu sözcülüğü, işgal saldırısının “hassas hedeflere” yönelik olduğu yalanını söylese de sivil kayıpların hızla artığı ve altyapının çöktüğü bildiriliyor. Elektrik, su ve sağlık hizmetleri durma noktasına gelirken, şimdiden binlerce kişi göç etmek zorunda bırakıldı.
21 Ağustos 2025 itibarıyla, İsrail ordusu Gazze kentini ele geçirme planlarının bir parçası olarak saldırının ilk aşamasını başlattı. Bu çerçevede İsrail, 60 bine yakın yedek askerini harekete geçirmiş, tanklar ve ağır silahlar sınır hattında yoğun biçimde konuşlandırılmış durumda. İşgal planı, 1 milyon Filistinlinin Gazze’nin güneyine zorla tahliyesini içeriyor.
Birleşmiş Milletler ve çok sayıda ülke, bu yeni işgal dalgasını uluslararası hukuka aykırı ve insani krizi derinleştirecek bir hamle olarak nitelendiriyor. BM Genel Sekreteri Guterres, operasyonun “felaketle sonuçlanabileceği” uyarısında bulunarak acil ateşkes çağrısı yaptı. Ancak, bugüne kadar yaşanan deneyimler, eleştirilerin sahadaki gerçekleri değiştirmediğini gösteriyor. İnsanlığa karşı savaş suçları işleyen İsrail’e hiçbir yaptırım uygulanmadı. Tel Aviv’deki soykırımcı rejim ise ne BM kararları ne herhangi bir yasa ya da hukuk tanıyor.
Uzun süredir abluka altında tutulan Gazze, neredeyse tamamen yıkılmış durumda. Yardım kuruluşlarına göre, Gazze Şeridi’ndeki evlerin %70’inden fazlası ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. İki milyonu aşkın nüfusun büyük çoğunluğu defalarca yerinden edildi. İsrail’in yeni planı, yaklaşık bir milyon kişinin yaşadığı Gazze şehrinin tamamen insandan arındırılmasını öngörüyor ve halkın güneye, kıyı şeridine sürgün edilmesini içeriyor.
21 Ağustos 2025 itibarıyla Gazze kentinin kaderi yeniden yazılmakta. Bu işgal süreci, sadece bir askeri harekat değil, aynı zamanda insani, siyasi ve tarihsel sonuçları olabilecek bir dönüşümanlamına geliyor. Gazze’de bir halk dünyanın gözleri önünde soykırıma uğratılıyor. İsrail, yeni işgal planıyla soykırım suçunu işlemeye devam edeceğini bir kez daha ilan etmiştir. Bu vahşetin sorumlusu ve suçlusu, soykırımcı Netanyahu çetesi kadar, İsrail siyonizminin sömürgeci politikalarına tam destek veren emperyalist güçler ile bölgedeki Amerikancı “Müslüman” devletlerdir.
