ABD Başkanı Donald Trump, 1992’den bu yana ilk kez nükleer silah denemelerine yeniden başlanacağını duyurdu. Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, diğer ülkelerin test faaliyetlerine atıfta bulunarak “eşit şartlarda” hareket edilmesi gerektiğini savundu. Trump’ın, “eşit şartlarda hareket etme” lafı, sahte bir bahaneden ibarettir. Çünkü bu “eşitlik” söylemi, ABD’nin militarizm alanındaki üstünlüğünü koruma çabasından başka bir anlam taşımıyor.
Yeni denemelerin derhal başlayacağını belirten Trump, Savunma Bakanlığı’na bu yönde talimat verdi. Bu talimat, çılgınlık boyutuna varan silahlanma yarışını daha da hızlandırmaktan başka bir anlam taşımıyor. Ancak bu testlerin hangi silah türlerini kapsayacağı veya nerede gerçekleştirileceği henüz netlik kazanmadı. Bu histerik militarist kararı alan ABD emperyalizmi kendi krizlerini örtmek, dünyaya yeniden korku salmak ve rakiplerini baskı altına almak için nükleer tehdit kartını masaya sürüyor. Trump’ın açıklaması, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile Güney Kore’de yapacağı görüşmenin hemen öncesine denk getirmesi dikkat çekici.
Trump’ın kararı hem ülke içinde hem uluslararası alanda ciddi tartışmalar yarattı. Demokrat Parti’den Nevada milletvekili Dina Titus, “Kesinlikle hayır. Buna son verecek bir yasa tasarısı sunacağım,” sözleriyle tepki gösterdi. Uzmanlar da kararın stratejik riskler barındırdığı görüşünde. Eski Clinton dönemi ulusal güvenlik yetkililerinden Gary Samore, testlerin ABD’nin caydırıcılığını artırmayacağını, aksine Rusya ve Çin gibi ülkelerin yeni silah programlarını meşrulaştıracağı uyarısında bulundu. Buna rağmen Demokrat Parti’nin eleştirilerinin bir ciddiyeti yok. Çünkü Demokratlar da Cumhuriyetçiler de aynı emperyalist hedeflerin farklı temsilcileridir. Farklı tonlarda konuşsalar da her iki taraf ABD’nin küresel silah üstünlüğünü koruma çizgisinde buluşuyor.
ABD’nin nükleer silah cephaneliği halihazırda bilgisayar simülasyonları, nükleer olmayan deneyler ve füze testleriyle güvence altında tutuluyor. Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi (NNSA) yetkilileri, 2024 yazında yaptıkları açıklamada, yeni nükleer testlerin teknik bir zorunluluk olmadığını vurgulamıştı. Bu nedenle Trump’ın kararı, teknik gerekçelerden çok politik bir güç gösterisi olarak değerlendiriliyor. Bugün ABD’nin elinde hala binlerce aktif nükleer savaş başlığı bulunduğuna göre, Trump yönetiminin yeni denemelere girişmesi, “caydırıcılık” değil, saldırgan bir stratejinin ifadesidir.
Öte yandan, Rusya’nın geçtiğimiz günlerde “Burevestnik” adlı nükleer enerjili seyir füzesini ve “Poseidon” insansız sualtı aracını test ettiğini açıklaması, Washington’daki atmosferi daha da gerdi. Moskova’nın bu testleri doğrudan nükleer patlama içermese de, iki süper güç arasındaki nükleer rekabetin yeniden kızıştığı yönünde yorumlandı. Rusya’nın bu girişimi, büyük güçler arasındaki rekabeti daha da keskinleştirdi. Her iki taraf da “savunma” bahanesiyle silahlanmayı sürdürürken, bedelini dünya halkları ödeyecek. Nükleer testlerin yeniden başlaması, çevre felaketlerini, radyasyon riskini ve nükleer silahların kullanılacağı savaş olasılığını büyütüyor.
ABD’nin nükleer testlere dönme kararı, küresel güvenlik dengeleri açısından yeni bir dönemin habercisi olabilir. Ancak bu adım, caydırıcılığı artırmaktan ziyade, silahlanma yarışını yeniden alevlendirme riski taşıyor. Dünya, Soğuk Savaş’tan bu yana görülmemiş bir nükleer gerilimin eşiğinde duruyor. Emperyalist bloklar arasındaki bu ölümcül yarış, insanlığın geleceğini tehdit ediyor.