Soykırımı özelleştirmek: İsrail'in dünyaya pazarladığı yeni savaş modeli- Aymun Mosavi

Gazze, Tel Aviv'in teknoloji şirketleri, paralı askerler ve insani yardım kuruluşları arasında işbirliğiyle yürütülen endüstriyel soykırım modelinin tüm dünyaya sergilendiği bir vitrin haline geldi.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Eylül 2025
  • saat-icon
  • 23:30

İsrail işgal devleti, Filistinlilere karşı yürüttüğü savaşı özelleştirilmiş bir ölüm endüstrisine dönüştürdü. Gazze, teknoloji firmaları, paralı askerler ve danışmanlık devlerinin kar amacıyla casusluk faaliyetleri, zorunlu sürgünler ve toplu ölümleri organize ettiği bir yer haline geldi.

Bu artık sadece kolonyan bir savaş değil, güvenlik inovasyonu olarak pazarlanan, endüstriyel ölçekte soykırımın küresel boyutta pazarlanması için bir prototip.

Veriye dayalı ve kar odaklı olan bu model, bugün Filistinliler üzerinde test ediliyor, yarın başka yerlerde de uygulanacak. Giderek artan sayıda özel şirket, soykırımın görünmez eli olarak faaliyet gösteriyor. Hizmetleri, hava saldırıları için hedef belirlemekten kıtlık yaratmaya ve kitlesel sürgünleri kolaylaştırmaya kadar uzanıyor.

Gazze: Soykırımın kapitalizmle buluştuğu yer

2000'li yılların başından beri, özel askeri şirketler (PMC'ler) savaş ekonomisinin içine derinlemesine girmiş durumda. Blackwater (şimdiki adı Academy) ve Dyncorp International gibi şirketler, geleneksel olarak ulusal orduların üstlendiği rollere girerek önemli bir dönüşüm gerçekleştirdi. 

Başlangıçta Irak ve Afganistan'da güvenlik ve lojistik hizmetlere odaklanan bu şirketler, faaliyetlerini genişleterek savaş desteği sağlamaya ve Afrika, Yemen ve Haiti'nin bazı bölgeleri de dahil olmak üzere dünya çapındaki savaş bölgelerinde kilit rol oynamaya başladı.

Özel şirketler, taşeronluktan çıkıp, dokunulmaz bir şekilde faaliyet gösteren aktif savaş aktörlerine dönüştü. Bu, sivil personelin herhangi bir sınırlama veya yasal denetim olmaksızın siyasi gelişmeleri etkilediği mevcut modelin temelini oluşturdu.

Yapay zekanın ortaya çıkışı, kabul gören savaş aktörlerinin kapsamını genişletti, gözetim ve istihbarat toplama konularında yeni ve kazançlı fırsatlar yarattı. 

İsrail bu modeli benimsedi, ancak onu ürpertici bir hassasiyetle uyguladı. İşgal devletinin dijital beyni olan elit 8200 Birimi, askeri gözetlemeyle kurumsal teknolojiyi birleştirerek dünyanın ilk yapay zeka destekli soykırımını yarattı. Lavender ve The Gospel gibi araçlar artık Filistinlilerin haberleşmesini tarayarak, lehçe tanıma ve meta verileri kullanarak infaz listelerini otomatik olarak oluşturuyor.

Öncelikle Arapça lehçelerine odaklanan bu araçlar, Filistinlileri ve diğer Arapça konuşan nüfusu izlemek için tasarlandı. Palantir, Google, Meta ve Microsoft Azure gibi şirketlerin, Lavender ve diğer gözetim sistemlerinin geliştirilmesine yardımcı olarak bu projeleri destekledikleri bildiriliyor.

Yapay zeka sistemlerinin kimin yaşayıp kimin öleceğine karar verdiği bir ortamda, askeri komuta ile kurumsal algoritma arasındaki sınır neredeyse tamamen ortadan kalktı. İzleme ve suikasttan oluşan İsrail işgalinin altyapısı dış kaynaklara devredildi, sadeleştirildi ve pazarlandı.

Savaşta test edilmiş silahlardan algoritmik apartheid'e

İsrail ekonomisi, militarize kapitalizm üzerine kurulu. Sadece bu yıl 14,8 milyar dolarlık silah satışı, etkili olduğu kadar alaycı bir pazarlama sloganıyla destekleniyor: Filistinliler üzerinde “savaşta test edildi”. Bunun en iyi örneği, Haziran 2023'ten bu yana 4,6 milyon sterlinlik bir anlaşma ile İngiliz ordusu tarafından envantere alınan ve İsrailli bir firma olan Smartshooter'ın silahları. 

Smartshooter'ın teknolojisi, işgal ordusunun seçkin Maglan Birimi ve Golani Tugayı tarafından Gazze saldırısı sırasında kullanıldı. 

Gazeteci Antony Loewenstein'ın sözleri, Declassified tarafından şu şekilde aktarılıyor:

"Smartshooter, işgal altındaki Filistinliler üzerinde mühimmatını test eden birçok İsrail şirketinden sadece biri. Bu, oldukça karlı bir iş ve Gazze'deki katliam bu ticareti yavaşlatmadı. Aksine, İsrail'in boyun eğdirme ve kontrol altına alma modelinden çok etkilenen birçok ülke olması nedeniyle bu ticaret artıyor." 

Bugün, İsrail'in silah ve teknoloji sektörleri birbirinden ayrılamaz halde. İstihbarat yazılımları, yapay zeka destekli ölüm listeleri ve otomatik hedefleme sistemleri, tüfekler ve insansız hava araçlarıyla birlikte piyasaya sunuluyor. Savaş, teknolojik inovasyon için bir test alanı haline geldi ve Gazze, özelleştirilmiş soykırımın mükemmelleştirildiği bir laboratuvara dönüştürüldü.

Bu birleşme, Tel Aviv'in işgalini endüstriyelleştirmesine ve küresel olarak ihraç edilebilen bir tahakküm sistemi oluşturmasına olanak sağladı. Teknolojinin militarizasyonu olarak başlayan bu gelişme, çok daha tehlikeli bir hale dönüştü: Soykırımın teknolojikleşmesi.

McGenocide -soykırım-

İsrail'in soykırım modeli münferit değil, bunun uluslararası alıcıları var. Haaretz'de yakın zamanda yayınlanan “İsrail savunmasının geleceği neden Hindistan'da?” başlıklı bir haber, Hindistan-İsrail savunma ortaklığının karşılıklı faydalarını vurguladı. 

Tel Aviv için bu, Batı'ya olan bağımlılığı azaltırken, Hindistan Batı Asya'da stratejik bir avantaj elde ediyor. Hindistan, 2001 ile 2021 yılları arasında, gelişmiş insansız hava araçları ve askeri bileşenler dahil olmak üzere 4,2 milyar dolar değerinde İsrail savunma teknolojisi ithal etti.

Daha yakın zamanda, Avrupa İsrail'in en büyük silah alıcısı haline geldi ve 2024'te toplam ihracatın yüzde 54'ünü oluşturdu. İngiltere, Brexit ve Trump yönetiminin öngörülemezliği sonrasında, bilhassa çok kutuplu bir düzende kendisini önemli bir aktör olarak yeniden konumlandırmak amacıyla İsrail ile savunma koordinasyonunu güçlendirdi.

Londra, İsrail'in en büyük silah üreticisi Elbit Systems ile yıllık 60.000 İngiliz askerini eğitmek için 2,69 milyar dolarlık bir anlaşma hazırlıyor.

Bu ilişki, bu yılın başlarında, bir İngiliz askeri akademisinin, işgal ordusu askerlerini eğittiğinin ortaya çıkmasıyla daha da derinleşti. Bu askerlerin çoğu Gazze ve Lübnan çatışmaları sırasında savaş suçlarına karışmıştı. 

Aynı Elbit, işgal ordusunun insansız hava araçlarının yüzde 85'ini sağlıyor ve savaş suçlarındaki doğrudan rolü nedeniyle yasaklanmış Filistin Hareketi tarafından defalarca hedef alındı. Londra, şirketi korumakla kalmadı, ortak operasyonları da artırdı.

İngiltere ayrıca tüm F-35 savaş uçağı bileşenlerinin yüzde 15'ini üretiyor. Bu jetler Gazze soykırımında acımasızca kullanıldı, ancak protestolara rağmen İngiliz mahkemelerince desteklenerek üretime devam ediliyor. Britanya, tarafsızlıktan uzak, Tel Aviv'in soykırım altyapısının bir paydaşı.

Bu nedenle silah endüstrisi artık ulusal bir varlık değil, savunma, teknoloji ve sistematik baskı ile iç içe geçmiş küresel bir iş kolu. Bu kesişimden doğrudan kazanç sağlayan İsrail'in soykırım modeli, uluslararası ortakların da başarısına katılmalarıyla sınırlarının ötesine yayıldı.

İnsani yardımı silah haline getirmek, Gazze'yi yeniden tasarlamak

Taşeron şirketler artık İsrail savaş makinesinin her katmanına yerleşmiş durumda ve buna insani yardımı alaycı bir şekilde manipüle etmek de dahil.

Yardımı kolaylaştırmak için kurulduğu iddia edilen Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF), işgal güçleriyle işbirliği yaptığı, istihbarat topladığı ve insani yardımla hiçbir ilgisi olmayan özel güvenlik şirketlerini görevlendirdiği ortaya çıktı.

Özel şirketlerin rolü, istihbarat yardımın çok ötesine geçerek insani yardım mekanizmalarına sızıyor. GHF, tarafsızlık ve bağımsızlık gibi insani yardımın temel ilkelerini ihlal ettiği için defalarca eleştirildi. 

Sivillerin oluşturduğu kalabalığa ateş açtığı, istihbarat topladığı ve İsrail yetkilileriyle işbirliği yaptığı ortaya çıkan GHF, insani yardım konusunda hiçbir uzmanlığı olmayan personelin yönettiği Safe Reach Solutions (SRS) ve UG Solutions (UGS) gibi özel güvenlik şirketlerini görevlendirdi.

UGS'nin son zamanlarda ABD'den köte şöhretli ve İslam karşıtı bir motosiklet çetesinin üyelerini işe aldığı ortaya çıktı.

Temel sorun, özel şirketlerin geleneksel insani yardım kuruluşlarıyla aynı etik standartlara tabi olmaması. Bu mevzuat eksikliği, onların işgalin bir uzantısı olarak faaliyet göstermelerine ve yardım kisvesi altında İsrail'in emellerini neredeyse hiç hesap verme yükümlülüğü olmadan ilerletmelerine olanak tanıyor. 

Özelleştirilmiş yardımlar bu nedenle ikincil bir ayrıntı değil, insani yardımı işgalin bir başka aracına dönüştüren İsrail'in soykırım modelinin merkezi bir bileşeni.

Yeryüzünü ateşe vermek

ABD Başkanı Donald Trump'ın “Gazze Rivierası” planı ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun kitlesel sürgün vizyonu, Gazze'nin tümüyle yeniden tasarlanmasına dayanıyor. Trump'ın savaş sonrası planı, ekonomik bir merkezin tebaası olmaya istekli bir nüfus gerektirirken, Netanyahu Filistinlilerin temizlendiği ve yeni yasadışı yerleşim yerleri kuracağı bir toprak hayal ediyor. 

Emperyal modelden farklı olarak, soykırım modeli bir halkın tasfiyesini gerektirir, çünkü bir halkı köleleştirmektense ortadan kaldırmak daha kolay ve daha verimli. Bu da savaş sonrası Gazze'nin özelleştirilmesini sadece bir seçenek değil, bir zorunluluk haline getiriyor. 

Financial Times'a göre, GHF'nin kurulmasından sorumlu olan ABD danışmanlık şirketi Boston Consulting Group (BCG), savaş sonrası yeniden inşa planının bir parçası olarak Gazze'deki nüfusun yer değiştirmesinin maliyetini hesaplamakla görevlendirildi.

Raporlar ayrıca, savaş sonrası ortamı yönetmek ve silah hareketlerini kontrol etmek için ABD'li paralı askerlere daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor ve hem emperyal modelin hem de İsrail'in soykırım modelinin birbirlerine bağlı olduklarını gösteriyor.

İnsani yardım, bu vizyonun gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynuyor. BM yetkilileri tarafından “ölüm tuzakları” olarak tanımlanan dört “yardım dağıtım” bölgesi, Filistinlileri Gazze'nin güneyindeki küçük yerleşim bölgelerine süren militarize alanlar haline geliyor ve İsrail'in yerinden etme hedefine doğrudan katkıda bulunuyor.

Bu, savaşın geleceği değil, bugünü ve şu anda Gazze'de inşa edilmekle kalmıyor, test edilip satılıyor.

The Cardle Turkiye / 13.09.25