Bedel ödemeyi göze almadan kazanılmaz

Kemal ve Davut’un toplu iş sözleşmesi sürecini konu alan küçük bir öykü.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 06 Ağustos 2025
  • saat-icon
  • 22:30

“Yine satıldık!” diye haykırdı Kemal ağlamaklı bir sesle.

Kemal bir işçiydi. Kamuda çalışıyor ama ancak neredeyse açlık sınırında bir ücret alıyordu. Aç kalmıyordu, karnı doyuyordu. Ama hepsi bu.

İmzalanan sözleşmeye kızıyordu Kemal. “Oyalayıp oyalayıp sattılar!” diyor ve sendika ağalarına okkalı küfürler savuruyordu.

Yanında Davut vardı. Davut, bilinen o tekerlemedeki gibi doğrucuydu. Lafı bodoslamasına söylerdi. Bu yüzden dayak yemişliği bile vardı. Ama yine de bu huyundan vazgeçmiyordu.

-Nasıl oyaladı bu ağalar Kemal? İş bırakacağım dedin de bırakma mı dediler?

-Salak salak konuşma. Ben tek başıma nasıl iş bırakayım?

-Fabrikada işçiler her şeyi birlikte üretiyor. Patron için birlikteler, ama kendilerine gelince herkes tek. İşçiler neden kendi talepleri için birleşmekten çekiniyor Kemal?

-Hah yine örgütlenmekten bahsedeceksin. Olmuyor işte. Örgütlenip bir şey istesen işten atılırsın.

-Öyleyse sendika ağalarına niye kızıyorsun?

-Ama sendikanın başında onlar var.

-İyide onları seçerek sonra denetlemeyen bizleriz. Onlar biz ses çıkarmadığımız için bunları yapabiliyorlar. Onlar işlerini yapıyor yani ağalık.

-Bir şey diyemeyiz ki? Dersek bunun bedelini öderiz.

-Bedel ödemeyi göze almadığın için en ağır bedeli ödüyorsun aslında. İşten atılmayayım diye sendika ağasına, patrona ses etmiyorsun. Ola ki sen işten atılmasan bile yarın çocukların iş bulamayacak.

Görmüyor musun?

Giderek daha aç daha sefil yaşamaya başladın.

Demem o ki Kemal sen, ben, hepimiz bedel ödemeyi göze almadan kazanmayacağız. Bu yüzden hep kaybediyoruz.

H. Ortakçı