Matrix filmini izlemeyen neredeyse yoktur. Filmde makineler dünyayı ele geçirir ve insanoğlu için yeryüzünde artık yaşanabilir bir alan kalmaz. İnsanlar kapsüllere yerleştirilir, bilinçleri ise sanal bir evrene Matrix’e bağlanır. Artık insan hayatı, bir yazılımdan ve kodlardan ibarettir her şey yapaydır. Ancak bu yapaylığa direnen bir topluluk vardır: Zion.
Matrix evreninde insanlar sahte bir dünyaya hapsedilir. Bu sahteciliğin farkına varıp hakikati öğrenenler ise sistemin koruyucuları olan “ajanlar” tarafından yok edilir. Bunun yanında, gerçeğin farkında olup da başkaldırmaya cesaret edemeyenler vardır onlar doğrudan değil ama dolaylı yoldan sisteme hizmet ettiklerini fark bile etmezler. Çünkü Matrix’in dışında bir dünyanın varlığını bilseler de bu bilinci eyleme dönüştürmezler.
Gerçek dünyadan Matrix’in içine girip sisteme darbe vurmaya çalışan Zion askerleri vardır. Bunların en bilinenleri Morpheus ve ekibidir. Bu ekip, Matrix içinde sisteme zarar verirken bir yandan da yeni insanlara bu dünyanın sahteliğini anlatır.
Morpheus ve ekibi bir kez daha Matrix dünyasına girer ve Neo’ya gerçeği göstermek ister. İşte filmin en ikonik sahnesi burada yaşanır. Morpheus, Neo’nun önüne iki seçenek koyar mavi hap ve kırmızı hap. Kırmızı hapı seçerse, Neo gerçeği görecek ve sahte dünyadan uyanacaktır. Mavi hapı seçerse, sahte ama “rahat” olan bu yapay yazılım dünyasında, gerçeklerden uzak bir hayat sürmeye devam edecektir.
“Mavi hap”
Bugün kapitalizm tüketimle, sahte özgürlüklerle ve yapay mutluluklarla bizlere her gün mavi hap sunuyor. Kapitalist sistemde her şey bir metaya dönüşmüştür sevgi, aşk, hatta aile hayatı bile. Artık kapitalizmin elinin değmediği saf ve masumane bir duygu neredeyse kalmamıştır.
Sistemin doğası gereği her şey alınıp satılabilir hale gelir. İnsanların mutlu olacağına inandırıldıkları sahte hedefler ve amaçlar, doğdukları günden itibaren bilinçlerine işlenir. Lüks arabalar, lüks evler, marka saatler, yapay ve samimiyetsiz eğlenceler…
Kapitalizmin en önemli hedeflerinden biri, insanları değerlerinden arındırıp bencilleştirmektir. Çünkü kendisinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen, kendi çıkarı dışında hiçbir şeye değer vermeyen bir “insan-robot” kapitalizmin varlığı için esastır. Bu sistem, doğayı ve canlıları hiçe sayan, çoğunluğun sefalet içinde yaşayıp azınlığın refahını üretmesine göz yuman, sorgulamayan ve itaat eden kitleler yaratmayı amaçlar.
Peki insanı insan yapan değerler bunlar mı? Yoksa bunlar, kapitalizmin bize sunduğu sahte bir dünya mı? Tıpkı Matrix’in sahte dünyası gibi…
“Kırmızı hap”
Morpheus’un Neo’ya sunduğu iki hap, insanlığın önündeki tarihsel tercihi simgeler. Mavi hap, yani kapitalizmin dayattığı sahte mutluluk ve kölelik dünyası. Kırmızı hap ise kapitalist sistemin bizlere dayattığı sahte dünyayı reddetmek, mücadelenin ve özgürlüğün yolunu seçmektir.
Bugün bizlere her gün mavi haplar dayatılıyor. Reklamlarla, tüketim kültürüyle, sahte özgürlük yanılsamalarıyla. İşçi ve emekçilere kölelik zincirleri adeta altın bir kafes gibi sunuluyor. Ancak kırmızı hapı seçmek kapitalizmin yaratmış olduğu bu sahte dünyayı reddetmek ve gerçek özgürlük için mücadelenin kapısını aralamaktır.
Kapitalizmin matrixinden uyanmak yalnızca bireysel bir tercih değil, örgütlü mücadele çağrısıdır aynı zamanda. Gerçek dünyada sömürüye, açlığa, yoksulluğa ve kirli savaşlara karşı tek çıkış işçi ve emekçilerin örgütlü gücü ile bu düzeni yıkmak, işçi sınıfının devrimci iktidarını kurmak ile mümkün olacaktır.
Bugün önümüzde duran görev açıktır: Ya kapitalizmin sahte dünyasında, sömürüye açlığa, savaşlara ve dünyamızın talan ve yok edilmesine sessiz kalacağız ya işçi ve emekçilerin devrimci sosyalist iktidarı için mücadele edeceğiz.
M. Harun