Kapitalizmin “kara” yüzü

“Kara, şahane, efsane vb.” Cuma, kapitalizmin parlak vitrinlerinden başka bir şey değildir. Kapitalistler, tüketim alışkanlıklarını çeşitli manipülasyon araçları ile şekillendiriyor. Bu yolla stoklarını boşaltmakla kalmıyor, devasa bir nakit akışı sağlayarak sermaye de biriktiriyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 16 Kasım 2025
  • saat-icon
  • 08:00

Her yıl Kasım ayının son günlerinde birçok mağazanın geceden açıldığı, mağazalar önünde uzun kuyrukların oluştuğu ve adeta “zombi akınını” andırırcasına ürünlere akın eden insanların görüntülerinin sosyal medyada paylaşıldığı bir gün var: “Black Friday”. Türkçesi ile “Kara Cuma...” Türkiye'de ise “şahane, efsane, müthiş, beyaz” vb. gibi ön eklerle de anılıyor.

Nedir bu “Kara Cuma”? Ve insanların gece yarılarından itibaren mağazaların önünde kamp kurmasına, aylık hatta bazı ürünlerde yıllık alışverişler yapması için ne gibi sebepler sunar? Bu olguyu incelerken, ilkin “Kara Cuma” denen olayın ne sebeple ortaya çıktığına bakmakta fayda var.

Birçok anlatımı olmakla birlikte en yaygın olanı şöyle: Şükran Günü'nden sonraki gün yaşanan yoğun alışveriş ve tüketimden sonra işletmelerin, yıllık zarardan (kırmızı) çıkıp kâra (siyah) geçtiği (-ki perakendeciler zarar durumunu “kırmızı”, kâr durumunu ise “siyah, kara” mürekkep ile tutarlardı), yani yılın kârlı dönemine geçildiği fikridir. Bu görüşün desteklenmesi için 1960'lı yılların başında Amerika'nın Philadelphia eyaletinde, Şükran Günü'nden sonraki cuma gününe, yoğun trafik ve alışveriş sebebiyle kolluk güçlerinin “Kara Cuma” dediği ifade edilir.

Ancak “Kara Cuma” deyiminin ilk kullanımı, 1951 yılında, Factory Managment and Maintenance (Fabrika Yönetimi ve Bakımı) adlı dergide görülür. “Fabrika Yöneticileri için İyi İnsan İlişkilerine İlişkin İpuçları” başlıklı yazıda “Şükran Günü sonrası Cuma hastalığı(!), etkileri bakımından vebadan sonra ikinci sıradadır (…) En azından işçilerin hisleri bu yönde. 'Kara Cuma' geldiğinde iş yerleri yarı yarıya boş kalıyor” ifadeleri yer alıyor. Dergi, işçilerin Şükran Günü’nün ertesi günü işe gelmemesini, üretimin aksamasını “Kara” bir gün olarak değerlendiriyor.

Ortaya çıkış sebebinin belirsizliği bir yana, günümüzde “Kara Cuma”, büyük “indirim” kampanyaları ile satış rekorlarının kırıldığı, insanların alışverişe yönlendirildiği, sermaye için muazzam kârların elde edildiği bir gündür.

Bu “Kara” günde yaratılan büyük indirim algıları ile insanlar ihtiyaç bile duymadıkları ürünleri 'kaçırma korkusu' eşliğinde bir tüketim patlamasına, tüketim 'çılgınlığı' psikolojisine itilir. Şirketler ellerindeki eski stokları “indirim” maskesi ile elden çıkarıp; yeni üretimler için sermaye birikimini yoğunlaştırır.

Tüketici açısından; “büyük indirim” algısı ile insanları gereksiz harcamalara, kimilerini ise borçlanmalara iter. Devamlı ve çeşitli kampanyalar ile “kaçırma korkusu” yaratılarak insanlar “dürtüsel tüketime” yönlendirilir. Birçok firma (bunun Türkiye'deki örnekleri hayli fazla) ya fiyatları önce şişirip sonrasında “indirim” yapıyor görünerek ya da kalitesiz, defolu, eski stokları satışa sunarak emekçileri aldatır.

“Kara Cuma” kampanyasının işçiler, emekçiler cephesinden yansımaları da var elbette: Mağaza ve depo işçileri başta olmak üzere, uzun ve yoğun mesailer yapılır, çalışma koşulları ise daha da ağırlaştırılır. Teslimat yetiştirme baskısı ve mobbing ile işçiler üzerinde fiziksel ve psikolojik yıpranma derinleştirilir. Günü kotarmak adına geçici işçi çalıştırılarak işçilere sendikasız ve güvencesiz çalışma koşulları dayatılır. Özellikle bu kampanya döneminin yoğunluğunda sömürünün “maksimum kâr” ile sürmesi için iş güvenliği önlemleri azaltılarak işçiler, iş “kazalarıyla” hatta iş cinayetleriyle baş başa bırakılır.

Bu tabloya bakarak şunları rahatlıkla ifade edebiliriz: “Kara, şahane, efsane vb.” Cuma, kapitalizmin parlak vitrinlerinden başka bir şey değildir.

Kapitalistler, tüketim alışkanlıklarını çeşitli manipülasyon araçları ile şekillendiriyor. Bu yolla stoklarını boşaltmakla kalmıyor, devasa bir nakit akışı sağlayarak sermaye de biriktiriyor.

Sahici olmayan “büyük indirim” reklamları ile 'kaçırma korkusu' körüklenerek ‘ihtiyaç’ olgusu değiştiriliyor. Bu yolla işçi-emekçiler borç tuzağına itiliyor.

Üretim ve satış mağazalarında çalışan işçi ve emekçiler ise yorgunlukla, fazla mesai ile, sendikasız ve güvencesiz çalışma koşullarında sefalet ücretleri ile “Şahane ve Efsane” Cuma'nın 'Kara' yüzüyle karşılaşıyor. Yaşamları her zamankinden daha bir “kara”rıyor.

K. Cevher