Gelir adaletsizliğinin kaynağı kapitalizmdir

Gelirde derinleşen eşitsizliğin kaynağı kapitalizmdir. Bu sistem gelirde adaletsizliği büyüterek sermayeyi büyütür. Kapitalistlerin gelirlerinin artması için, işçi ve emekçilerin gelirleri azaltılır, sefaleti derinleştirilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 11 Ekim 2025
  • saat-icon
  • 08:00

DİSK/Genel-İş Araştırma Dairesi’nin (EMAR) hazırladığı “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu”na göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinde liderliğini açık ara sürdürüyor. İktidarın “sistematik yoksullaştırma” politikaları izlemesinden dolayı, gelir eşitsizliğindeki uçurum kapanmak bir yana, derinleşiyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin kaynağı sömürü düzenidir

Gelir dağılımı eşitsizliğinin temel kaynağı kapitalistleri koruyan ekonomi politikalardır. Burjuvazinin egemen olduğu Türkiye’de her 10 kişiden 2’si açlık sınırında yaşamaya çalışıyor. Her on kişiden yedisi yoksulluk sınırının altında ücret alıyor. Buna rağmen sermaye iktidarı krizin faturasını işçi ve emekçilere yüklüyor. Çalışanların büyük çoğunluğu açlık sınırının atlına çekilen asgari ücretle yaşamaya çalışıyor. Ürettikleri toplumsal servetten ancak kırıntı düzeyinde pay alabiliyor. Öte yandan temel kamusal haklar olan eğitim, sağlık, barınma gibi haklardan faydalanamıyorlar.

Kapitalizmin egemen olduğu Türkiye’de gelirde ve vergide adaletsizlik sürüyor. Sermaye iktidarının “az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alma” politikası, işçi sınıfı ve emekçilerin sırtındaki yükleri artırıyor. Milyonlarca kişi düzenli gelir olanağından yoksun. İşsizlik Fonu’nda biriken kaynaklar ise belli aralıklarla “teşvik” vb. adlar altında kapitalistlere aktarılıyor. İktidarın bu icraatları gelir adaletsizliği uçurumunu daha da derinleştiriyor.

Türkiye’de işçi ve emekçilerin insanca yaşamaya yeten asgari ücret talebi dikkate bile alınmıyor. Asgari ücretin ve tüm ücretlerin insanca yaşamaya yeten düzeye yükseltilmesi talebini yok sayan AKP iktidarı, en az 4 kişilik bir ailenin giderlerine göre hesaplanması gerekirken, asgari ücreti bir kişinin giderlerini esas alarak belirliyor. Bu yöntemle asgari ücret açlık sınırının altına çekildi.

Kapitalistlerin iktidarı açık bir sınıfsal tutumla, “enflasyonla mücadelede” gerçekçi ve emekçileri koruyan politikalar uygulamaktan kategorik olarak uzak duruyor. Yoksullukla mücadele için ekonomik ve sosyal koruma programları yerine kapitalistlerin çıkarlarını koruyan politikaları hayata geçiriyor. Asgari ücretliler başta olmak üzere tüm ücretlilere insanca yaşayabilecekleri bir gelir güvencesi sağlamak bir yana, milli gelirden aldıkları payı düzenli bir şekilde aşağı çeliyor.

***

Tüm veriler krizin işçi ve emekçilerin daha fazla yoksullaşmasına ve sefaletin derinleşmesine yol açtığını kanıtlıyor. Hayat pahalılığı, temel tüketim maddelerinin fiyatlarının sürekli artmasıyla giderek ağırlaşıyor. İşsizlik artıyor. Bu nedenle her gün daha fazla işçi ve emekçi yoksulluk ve sefaletin kör kuyusuna itiliyor.

Sermaye düzeninin yürütme gücü olan AKP-MHP iktidarı gelir adaletsizliğini ayyuka çıkardı. Sermayeye tam hizmet sunan bu iktidar, işçi sınıfı ve emekçilerin sosyal hak ve özgürlüklerine yönelik saldırılarda sınır tanımıyor. Yıkım programını hayata geçirmek için faşist baskı ve terörü tırmandırıyor.

Bugün Türkiye, Avrupa’da gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke hâline gelmiş durumda. AB ülkelerinin ortalama Gini katsayısı 0,344, Türkiye’nin Gini katsayısı ise 0,461. Bu sefalet oranı, Avrupa’daki hiçbir ülke tarafından görülmedi. Rekor seviyedeki Gini katsayısı, yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal krizlerin derinleşmesine de neden oldu. Türkiye’de ise en zengin kesimin geliri, en yoksul kesimin gelirinin yaklaşık 9 katına ulaştı. Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’ye en yakın değer Bulgaristan’da görüldü.

2024 yılı verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir (şişirilmiş TÜİK rakamlarına göre) 15 bin 463 dolardır. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında kişi başına düşen milli geliri en düşük olan ülkedir. Bu nedenle Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içindeki işçi sınıfının payı azaldı. Yoksulluk ve sefalet arttı. Konut masrafı dışındaki giderler nedeni ile 2024 yılında kurumsal olmayan nüfusun %60,9’u borçlu hale geldi. Her 10 kişiden 6’sı ağır borç yükünü sırtında taşıyor.  

Gelirde adaletsizliğin son bulması için…

Gelirde derinleşen eşitsizliğin kaynağı kapitalizmdir. Bu sistem gelirde adaletsizliği büyüterek sermayeyi büyütür. Kapitalistlerin gelirlerinin artması için, işçi ve emekçilerin gelirleri azaltılır, sefaleti derinleştirilir. Zira ücretli emek sömürüsü ve doğanın talanına dayanan kapitalist sistemde servet bir yanda sefalet karşı yanda birikir.

Bunu kısmen de olsa değiştirmenin tek yolu ise işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadeleyi yükselterek söke söke haklarını kazanmasından geçiyor.

 

H. Yağmur