AKP’den “mala çökme” ekonomisi

Yeni torba yasa taslağında Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 128’inci maddesinde planlanan değişiklik savcılara yeni yetkiler tanıyor. Buna göre “katalog suçlarda” hâkim kararı ve ilgili kurumlardan rapor olmaksızın, savcılara kişilerin mal varlıklarına el koyma yetkisi veriliyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Kasım 2025
  • saat-icon
  • 08:00

Yeni torba yasa taslağında, “kara para aklama” ve “terörizmin finansmanı” suçuna karşı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 128’inci maddesinde değişiklik yapılması planlanıyor. Söz konusu değişiklik, savcılara yeni yetkiler tanıyor. Buna göre “katalog suçlarda” hâkim kararı ve ilgili kurumlardan rapor olmaksızın, savcılara kişilerin mal varlıklarına el koyma yetkisi veriliyor. Teklifi gündeme getiren AKP borazanı Yeni Şafak, “Mülkiyet hakkında tehdit eden yetki: Savcılara ‘Önce el koy sonra bakarız’ yetkisi” manşeti ile tepki gösterdi. Dinci faşist rejim; kendi içinden bile tepkilere konu olan yeni yasa teklifi ile fiilen uyguladığı “mala çökme” sistemine yasal kılıf hazırlamak ve yağma-talan rejimini güçlendirmek istiyor.

AKP-MHP rejimi, izlediği politikalarla ülkeyi içine sürüklediği ekonomik kriz nedeniyle oluşan cari açığı kapatacak nakit para için her gün yeni bir uygulama hayata geçiriyor. Bu defa yasa taslağını “kara para aklama” ve “terörizmin finansmanı” gerekçelerine dayandırdı. Güya bu suçlarla mücadele edecekler. Utanmazlık bu kadar olur: Ülkeyi “kara para aklama çamaşırhanesi” haline getiren AKP, iktidarı boyunca kara para, yolsuzluk, rüşvet üçgeninde döndü durdu. Bunun için yasalar çıkardı, mafya-çete liderlerinin sırtını sıvazladı, uyuşturucu baronlarını kolladı, dünyanın en azılı suçlularına kapıları ardına kadar açtı. Yarattığı kara para ekonomisi ile Saray iktidarının yakın çevresini palazlandırdı. Türkiye, bilinçli bir tercihle dünyanın kara para cennetlerinden biri haline getirildi. Mafya babaları Saray rejimi için çok kıymetlidir. Çünkü getirdikleri kanlı servetler, rejimin “sıcak para” ihtiyacının bir kısmını karşılıyor.

Dinci-faşist rejim sermayeye ve mafyaya hizmet ederken, sömürü ve yağmadan kendisine de büyük bir pay ayırdı. Sonunda, bu talan düzeninden biriktirdikleri devasa serveti paylaşım kavgasına tutuştular. İktidarın, besleyip büyüttüğü sermaye gruplarına çökme girişimleri, Sarayın karanlık dehlizlerinde güç savaşı yaşandığına dair işaretler veriyor. Geçtiğimiz haftalarda AKP döneminde palazlandırılan Can Holding’e çökme kararının -içeriden gelen engelleme girişimlerine rağmen- hayata geçirilmesi, güç savaşının yansımalarından biri oldu.

Rejim, ihtiyaç duyduğu nakit paranın sisteme girmesi için şirketlere tüm olanakları sağlıyor, ardından elindeki kirli verileri kullanarak onlara çöküyor. Rejimin yeni “raconu” budur. Dinci-faşist rejim, fiilen hayata geçirdiği bu uygulamalara “yasal kılıf” uydurmak için harekete geçti. Bunu fark eden bazı yandaş kapitalistler, hazırlanan yasaya itiraz ediyor. Ancak her mafyatik rejim gibi AKP-MHP koalisyonu da devasa kaynaklara ihtiyaç duyuyor. Servetlerini Saraya kaptırmak istemeyen yandaş kapitalistlerin itirazlarına rağmen “yasa” arayışı devam ediyor. Yeni Şafak aracılığı ile dillendirilen itirazlara rağmen, rejiminin geri adım atması zor görünüyor.  

Diğer yandan uluslararası bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye’yi “kara paranın aklanması” ve “terörün finansmanı” ile mücadele başlığında gri listeye aldığını açıkladı. Uluslararası alanda ekonomik ve finansal alanda zor duruma düşen AKP, bu yeni yasa hazırlığı ile emperyalistlere hoş görünmek istiyor. Ama aynı anda Sarayın güdümündeki savcılara geniş ve keyfi yetkiler vererek “servete çökme” sistemini tahkim ediyor.

Yasa taslağının gerekçelerinden biri olan “terörizmin finansmanı” ise, düzen hukukunun “keyfiyete dayalı” olduğu düşünüldüğünde çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Zira rejim için, kendisine hizmet etmeyen her tutum “terör” olarak etiketlenebiliyor. Dolayısıyla bu yasa taslağının hedefinde düzen muhalefetinden farklı sermaye çevrelerine kadar geniş bir yelpaze bulunuyor.

Belirtmek gerekiyor ki, yıllardan beri Suriye’de cihatçı terör örgütlerini besleyen, bu katil sürülerinin Suriye’de iktidara taşınmasında özel rol oynayan, IŞİD’e Ankara’nın göbeğinde katliam yaptırtan bir rejimin “terörle mücadele” lafları etmesi iğrenç bir sahtekarlıktır.

Dinci-faşist rejim ve yakın çevresindeki kapitalistler işçi ve emekçilerin sırtından elde ettikleri serveti paylaşmak için çatışırken on milyonlarca işçi ve emekçi açlığa ve sefalete mahkum ediliyor. Kara para düzeni “mala çökme” yöntemiyle yıkılamaz. Tüm emekçiler için karşılığı ağır çalışma ve yaşam koşulları olan bu düzen ancak işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesi ile yıkılabilir.

S. Teber