Güncel durum üzerine
Üniversitelerde yeni eğitim-öğretim yılı Eylül ayının ikinci haftasında başladı. Hemen öncesinde ise eğitim giderlerine dönük fahiş zamlar yapıldı. KYK yurtlarına, üniversitelerin yemekhanelerine ve kentlerdeki ulaşım ücretlerine yapılan zamlarla, gençliğe adeta “üniversiteye hoş geldin(!)” denildi. Saray rejiminin kayyım rektörlükleri ise gençlik isyanından duyduğu öfke ve korkuyla “yüzlerce soruşturma” açarak, okuldan uzaklaştırma ve yurttan atma saldırıları ile yeni döneme giriş yaptı. Kuşkusuz ekonomik krizin derinleştiği, faşist baskı ve zorbalığın hüküm sürdüğü bir ülkede bundan farklı bir eğitim-öğretim yılı başlangıcı tahayyül edilemezdi.
***
Tek adam rejiminin temel demokratik hak ve özgürlükleri hedef alan baskı ve zorbalığına, yıldan yıla artan paralı eğitim uygulamaları ile eğitim hakkının gasp edilmesine, derinleşen iktisadi-mali krizin faturasına karşı gençlik cephesinde biriken öfke yıldan yıla büyümüş, bu öfke geçtiğimiz mart ayında zorbalığa karşı isyan biçiminde kendisini ortaya koymuştu. Üniversiteli gençlik İstanbul Üniversitesi’nin önünde yıktığı polis barikatı ile ilk kıvılcımı çakmış, üniversiteleri, kent meydanlarını, sokakları direniş alanına çevirmişti. Büyüyen gençlik isyanı karşısında elinde kaba şiddet araçlarından başka bir şey kalmayan AKP-MHP iktidarı ise dizginsiz bir gözaltı, polis ve yargı terörü ile direnişe saldırdı.
Kısa sürede binlerce kişi gözaltına alındı, 450’ye yakın genç tutuklandı. Gerici-faşist rejim, direnişi kırmak için bayram tatilini uzatmaktan ailelere “çocuklarınıza sahip çıkın” çağrısı yapmaya varıncaya değin her türlü kirli yol ve yönteme baş vurdu. Ancak çıplak baskı ve zorbalık, gençlik cephesinde yıllardır biriken öfkenin de sokaklara taşan isyanın da önüne geçemedi. Üniversiteler Mart ayından dönemin bitişine değin isyanın merkezleri oldu. Akademik boykotlar, kitlesel üniversite eylemleri, forumlar, alternatif şenlikler, açık dersler örgütlendi…
Üniversitelerdeki hareketli süreç yaz döneminin gelmesiyle birlikte yerini görece durgunluğa bıraktı. Gençlik isyanı belli sınırlara çekildi. Ancak gençliğin öfkesine sebep olan, isyanını tetikleyen maddi toplumsal koşullar/sorunlar hala yerli yerinde duruyor. İktidarın izlediği politikalar, sorunları derinleştirmekten başka bir sonuç yaratmıyor.
***
Toplumu kuşatan çok yönlü sorunlara çözüm üretmekten aciz olduğu gibi, böyle bir derdi de bulunmayan tek adam rejiminin zorbalığı gün geçtikçe şiddetleniyor. Burjuva düzen muhalefetini hedef alacak kadar dizginlerinden boşalmış bir saldırganlık süreci yaşanıyor. En temel demokratik hak ve özgürlükler rejim tarafından askıya alınmış durumda. İşçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin en masum hak arama eylemleri bile dizginsiz polis terörüyle karşı karşıya kalıyor. Sosyal medya paylaşımları dahi kriminalize edilerek gözaltı-yargı terörünün hedefi haline getiriliyor.
Ekonomik, sosyal ve siyasal alanda ağırlaşan ve üst üste binen bu sorunlar yeni dönemde de gençlik hareketinin temel gündemleri olmaya devam edecektir. Dahası, gençliğin yaşadığı sorunlar her geçen gün ağırlaşmakta, buna karşı büyüyen öfkesi ise hala daha güçlü patlama potansiyelleri taşımaktadır:
“Gençliği, özellikle de öğrenci gençliği politize eden ve eyleme çeken her zaman genel toplumsal-siyasal sorunlar olmuştur… Gençliğin politik kitle hareketleri, tam da onun ülke ve dünya sorunlarına gösterdiği ilgiden kaynaklanmıştır. Başlangıçta şu veya bu özel sorundan başlamış olsa bile, gençlik toplum sorunlarına ilgi gösterebildiği ölçüde politize olmuş, kitlesel gençlik hareketleri de bunun ürünü olmuştur. Dünya ve Türkiye deneyimleri buna açıklıkla tanıklık etmektedir.”
Gençlik hareketinin gündemleri
-Yeni dönemde gençlik hareketinin temel gündemleri arasında baskı ve zorbalık, iktisadi-mali krizin gençliğe dönük faturası, emperyalist savaş ve saldırganlık başlıkları öne çıkmaktadır. İktisadi-mali kriz, işçi ve emekçilerin yaşamında olduğu gibi gençlik kitlelerinin yaşamında da gittikçe ağırlığını hissettirmektedir. KYK yurtlarına, yemekhane ücretlerine, ulaşıma ve eğitimin diğer kalemlerine dönük ciddi zamlar yapıldı. Hali hazırda paralı eğitim uygulamaları ile işçi ve emekçi çocuklarının büyük bir çoğunluğunun eğitim hakkı gasp edilmiş durumda. İktisadi-mali krizin derinleşmesi bu hak gasplarını daha da yaygınlaştırıyor. İşçi ve emekçi çocuklarının geniş kesimlerine yükseköğretimin kapıları büyük oranda kapanmış bulunuyor. Keza her yıl on binlerce üniversiteli okuldan kaydını sildirmekte ya da dondurmaktadır. Geriye kalanların büyük bir kesimi ise bir yandan okurken bir yandan da güvencesiz işlerde çalışıyor, üniversitelerden çok işyerlerinde zaman geçiriyor. Eğitim hakkının bu şekilde gasp edilmesi gençliğin öfkesini biriktiren en temel sorunlardan biridir.
-Her geçen gün ağırlaşan çok yönlü krizleri yönetmek adına AKP-MHP iktidarının tırmandırdığı baskı ve zorbalık, yeni dönemin temel mücadele gündemlerinden biri olmaya devam edecektir. Zira, hem genel planda toplumu hedef alan baskı politikalarının hem de gençliği doğrudan kesen saldırıların yeni dönemde yoğunlaşacağı açıktır.
Bu bağlamada, üniversitelerde başta Mart Direnişi eylemlerine dönük olmak üzere disiplin soruşturmaları terörü estirilmektedir. Son dönemde yüzlerce öğrenciye soruşturmalar açılmış, uzaklaştırma ya da yurttan atma cezaları verilmiştir. Yeni dönemde bu saldırıların daha da artacağı ise açık. Disiplin soruşturması ve cezalarına karşı başta devrimci-ilerici gençlik güçleri olmak üzere, Mart direnişinde öne çıkan bütün dinamiklerle ortak bir mücadele hattı örmek, saldırıları püskürtmek açısından önemli bir yerde durmaktadır. Zira disiplin ve ceza terörü ile özellikle devrimci, ilerici ve dinamik gençlik güçleri üniversitelerden uzaklaştırılmak isteniyor.
-Yeni dönemde gençlik mücadelesinin bir diğer temel gündemi ise emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarıdır. Zira, emperyalistler arası hegemonya mücadeleleri başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde sürmekte, bu durum gezegenimizi büyük bir yıkımın eşiğine doğru sürüklemektedir.
ABD destekli Siyonist İsrail’in Filistin halkına dönük soykırımı, Lübnan, Yemen, İran ve diğer bölge ülkelerine dönük saldırıları coğrafyamızı adeta kan gölüne çevirmiştir. Yine ABD-İsrail desteği ile Suriye’de kurulan cihatçı terör rejimi, ülke halklarına kan kusturmaktadır. AKP-MHP rejimi ise hem Suriye’de hem de Filistin’deki katliamların ve soykırımın açıkça destekçisi konumundadır.
Tüm bu gerçekler, gençlik içerisinde antiemperyalist bilinci güçlendirmenin ve gençlik kitlelerini bu eksende harekete geçirmenin ne denli yakıcı bir sorumluluk olduğunu ortaya koymaktadır.
Birleşik mücadele örgütlü direniş!
Bütünlüğü içerisinde bu sorunlar yumağı karşısında gençlik hareketinin önünde duran temel görev “gençliğin birleşik mücadele zeminlerini” tartışmak ve yeni döneme bu eksende hazırlanmaktır. Zira Mart İsyanı, gençlik mücadelesi açısından devrimci-ilerici gençlik öznelerinin bile böylesine bir olaya yeterince hazırlıktan yoksun olduğunu gösterdi. İsyanın birleşik-örgütlü bir zeminden yoksun oluşu en temel çelişki alanlarından biri oldu. Yukarıda bahsettiğimiz bütün sorunlar, gençlik kitleleri içerisinde öfkenin büyüyeceğine işaret ediyor. Bu sorunların tetiklediği olası yeni gelişmelere bir kez daha hazırlıksız yakalanmamak için gençliğin birleşik örgütlenme zeminlerini tartışmak ve bunun imkanlarına yoğunlaşmak, gençlik hareketinin önünde duran en temel sorumluluklardan biridir. Devrimci-ilerici gençlik güçlerine bu anlamda daha fazla sorumluluk düşmektedir.
Uzun dönemden beri gençlik hareketinin parçalı, dağınık, örgütsüz bir tablosu var. Daha öncesinde gençlik cephesinde yaşanan kimi lokal direnişler ve politik çıkışlar yazık ki bu tabloda esaslı bir değişiklik yaratamadı. Gençlik mücadelesinin birikim yaratmasının ve bu birikimi kalıcılaştırıp geleceğe taşımasının önünde duran en büyük engel de gençlik hareketinin bu parçalı, dağınık ve örgütsüz tablosudur.
Geçmişteki deneyimlere ve Mart İsyanı’nın bıraktığı derslere yaslanarak gençlik hareketini ileriye taşımak mümkündür. Bunun için, yeni dönemde mücadelenin kalıcı, birleşik-örgütlü zeminlerini yaratma çabasına yoğunlaşmak önemli bir yerde durmaktadır.
Bu topraklarda güçlü bir devrimci gençlik hareketi geleneği var. Bu geleneği ve yarattığı mirası yaşatıp ileriye taşımanın yolu, gençlik hareketini gelecek fırtınalı günlere hazırlamaktan geçiyor. Dolayısıyla zaman birleşik, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketi yaratmak için “Birleşik mücadele, örgütlü direniş!” şiarıyla güne yüklenerek geleceğe hazırlanma zamanıdır.