Ege İşçi Birliği, Gemi Söküm’de patronların kar hırsı sonucu yaşanan iş cinayetleriyle ilgili dair yaptığı paylaşımda “Gemi Söküm’de insan hayatı pamuk ipliğine bağlı” dedi.
“Gemi Sökümde insan hayatı pamuk ipliğine bağlı!”
Çok değil daha bir sene oldu Işıksan'da malzemecilik yapan İbrahim Karakaya'nın ölümü.
Nasıl ölmüştü peki?
Denetimsiz bir şekilde gemide hurda parçaları toplamak için gemiye girmiş ve içerde bulunan tüplerden sızan gazla zehirlenerek yaşamını yitirmişti, aynı olaydan 7 işçi daha zehirlenmiş 3'ü ölümden dönmüştü. Kesim işi yapmayıp hurda ya da kereste için gemiye giren işçilerin nasıl bir iş güvenliği eğitimi var? Ya da iş güvenliği ekipmanları şirket tarafından sağlanıyor mu?
Bu soruların yanıtlarını işçilerin cansız bedenlerinden alıyoruz. Son olarak Halil İbrahim Uz 45 yaşında 2 çocuk babası. Sugurya şirketinde kereste toplamak üzere gemiye çıkıyor ve 5 metre yükseklikten aşağı düşüyor, anlıyoruz ki üzerinde kemer yok, ortada iş güvenliği yok, gemilere kesimci dışında girenleri kontrol eden bir denetim sistemi yok.
Biz Halil İbrahim Uz'un ölümüne iş cinayeti deyince de "abartmayın kendisi çıktı gemiye deniyor"
Dostlar;
Çok basit, Gemi söküm patronları bir gemiyi en erken kesilecek biçimde yetişmesi için götürü sistemi icat ediyorlar değil mi? Bir usta kendine ekip kuruyor, Gemi Söküm patronu ile anlaşıyor, “2/3 aylık sürede bu gemiyi şu fiyata keserim” diyor. Sonrasında bu işi alan ekip gerektiğinde yemeğinden, molasından keserek çalışıyor, ekibin dışındakileri de hızlı çalışsın diye baskılıyor. Bu durum hem işçiyi işçiye düşürüyor hem tüm güvenlik önlemlerini alt üst ediyor hem de genel olarak yevmiyeleri düşürüyor. İşte bu duruma diyorlar ki "işçi istiyor". İşte bu durum tamda patronların istediği bir düzen. Çok iş, bölünmüş işçi, piyasada açlık sınırında ücretler, dışarda işsizlik, evde kira, yakacak, giyecek, geçim derdi ve gemi söküm patronlarının doymak bilmez daha fazla kâr hırsı. Kim düşünür olası risklere karşı iş ve işçi güvenliğine dair adımlar atmayı…
Öncelik iş güvenliğine verilse ne İbrahim Karakaya'nın o gemiye denetimsiz biçimde çıkmasına izin verilir ne de Halil İbrahim Uz'un gemiye kemersiz çıkmasına izin verilir. Bu önlemler alınsa şu anda bu iki işçi arkadaşımız hayatta ve aileleri ile birlikte olurdu.
Gemi Söküm’de işlenen her ölüm bir cinayettir. Patronların rahat yaşamı, kâr hırsı uğruna işleniyor bu cinayetler. Devletin sınıf yapısı sermayeye hizmet ettiğinden kaynaklı tüm cinayetlerin üstü kapatılıyor, kutsal kâr zarar görmeden büyüme sağlanıyor. Gemi Söküm işçileri ölümle, kanserle, asbestle, kurşunla bütünleşmiş hayatları ile diğer yandan da geçim kavgası veriyor ve yılların akrabalık ilişkileri eski feodal bağlar burada örgütlenmeyi de zorlaştırıyor.
Victor Hugo'nun dediği gibi "Egemenlerin cenneti yoksulların cehennemi üzerine kuruludur"
Ama 2022 yılındaki gibi bir kıvılcımla doğacak öfkenin önünde bir engel yok. Bu kaderi ancak işçilerin birlikte mücadelesi değiştirebilir. Gemi Söküm işçisi bugün başı önde yorgun bir biçimde işe gidip gelirken bir gün yeniden başını kaldıracaktır tüm öfkesiyle. İş cinayetlerinde ölen arkadaşları için Camide, Cem Evi'nde değil meydanlarda toplanmanın tek çözüm olduğunu anlayacaktır.”