Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner isimli iki genç kadının İstanbul Edirnekapı’da Semih Çelik isimli genç tarfından vahşi bir şekilde katledilmesinin üzerinden tam 1 yıl geçti.

2 genç kadının katledilmesinin ardından başta üniversiteli ve liseli gençler, kadınlar olmak üzere toplum çapında kadın cinayetlerine karşı büyük bir tepki oluştu, günler boyunca kadın cinayetlerine karşı eylemler gerçekleşti.

Kadın düşmanı politikalarını sürdürenler, kadınların haklarını ve özgürlüklerini tırpanlamaktan geri durmayanlar bu cinayetin ardından da timsah gözyaşları döktüler.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Şiddetin karanlık gölgesini, kadınların üzerinden kaldıracağız” derken Saray rejiminin şefi Erdoğan ise “Adalet sistemimizde tıkanıklık, yanlışlık varsa neşteri vurup onu da çözüme kavuşturacağız...” sözlerini söyledi.

Ancak geride kalan bir yıl boyunca kadın cinayetleri artarak devam etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre son 1 yıl içerisinde 295 kadın cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

Kadınların haklarını ve geleceğini değil “kutsal aileyi” savunmayı esas alan sermaye iktidarı “Aile yılı” olarak ilan ettiği 2025 yılında da kadınlara dönük saldırıları sürdürdü. Bir yandan doğurganlık hızını artırmak, kadınların çocuk doğurmasını “teşvik” için kadınları eve kapatmayı isterken öte yandan esnek ve güvencesiz çalışmayı bizzat kadınlar üzerinden hayata geçirmeyi hedefledi. Beraberinde tüm devlet kurumlarıyla, yargısıyla, diyanetiyle kadınların eşitsizliğini besleyen politikaları sürdürdü. Beraberinde şiddet faillerine adeta kalkan olmaya devam etti.

Geride kalan bir yılın ardından artan kadın cinayetlerine karşı eylemli tepkiler nispeten zayıf kalsa da toplumda öfke ve tepki birikiyor. Başta kadınlar olmak gençler iktidarın kapsamlı saldırılarına boyun eğmeyeceğini her fırsatta ortaya koyuyor.