İzmir Haldun Koşay Lisesi’nde bir öğrenci tutuklandı…

Çocuğu devletten korumak!

“Birleşe birleşe kazanacağız”, “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları sanatsal ilham perilerinin değil, fiili, meşru, militan mücadelelerin damıttığı bilincin ürünleridir. Bütün ilerici öğretmenleri öğrencilerimizi yalnız bırakmamak için “ders başına” çağırıyoruz.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Ekim 2025
  • saat-icon
  • 19:00

İzmir Menemen Haldun Koşay Lisesi’nde okulda Kürtçe müzik eşliğinde halay çekilen görüntüleri sosyal medya üzerinden paylaştıkları için “terör örgütü propagandası” yaptıkları gerekçesiyle haklarında işlem başlatılan 6 öğrenciden biri tutuklandı. Tutuklanan öğrenci polis baskınıyla evinden, diğer 5 öğrenci sınıflarından polisler tarafından gözaltına alındı.

Yaşananlar zorbalığı olağan hale getirmek isteyen AKP iktidarının okullara yansımasıdır. Saray rejimi gerici ideolojisiyle, vakıf ve dernek adı altında din istismarcısı cemaatlerle yapılan protokollerle, sermayeye hizmette sınır tanımayan eğitim modelleri ve MESEMlerle çocukların her yönüyle sömürüsünü dört bir koldan sağlamaktadır.

Lise sıralarında polisler tarafından öğrencilerin gözaltına alınması ve tutuklanması ise zorbalığın vardığı boyutu göstermektedir. 18 yaşının altında veya daha 1 ay önce 18 yaşını doldurmuş öğrenciler hiçbir pedagojik kaygı gözetilmeden, çocukları güvence altına alan kanunlar, uluslararası bütün anlaşmalar yok sayılarak adli sürece dahil ediliyor. AKP iktidarı çocukları, gençleri içini boşalttığı eğitim sistemiyle geleceksiz, güvencesiz ve ümitsiz bıraktığı yetmiyormuş gibi baskı ve zorbalığıyla bu mesajı çocuklar üzerinden tüm topluma verme amacı güdüyor. Bunu yaparken besledikleri dinci gerici yapıların desteğini alıyorlar. Paylaşımı yapan ve tutuklanan öğrenci önce X üzerinden “Hafıza” isimli faşist hesap tarafından daha sonra da tetikçi medya olan Yeni Şafak internet sitesi tarafından hedef gösterildi. Bu gericilerin kışkırttığı sosyal medya lincinden beri aile tehdit mesajları aldıklarını ifade ediyor.

AKP iktidarının kendi gerici politik konumuna uygun anti demokratik uygulamalar yaptığı söylenebilir. O halde esas soru eğitim sürecinin bir öznesi olması gereken biz öğretmenlerin kendi politik konumumuza uygun davranıp davranmadığımızdır. Bu sorunun yanıtı “hayır” olduğu ölçüde sırtımızdaki sorumluluğun yükü ağırlaşacaktır. Bu öyle bir çırpı da üzerimizden atabileceğimiz bir sorumluluk da değil. “Suskunluğun”, “kenardan seyretmenin”, “denge gözetme”nin faturası öğrencilerimize ve tüm topluma dönük kuşatmanın artması olacaktır. Bunu göze alma lüksü ve vicdanı olmayanlara çağrımız ve önerimiz şudur:

Eğitim Sen en kısa zamanda genel merkez ve şube düzeyinde yaşanan zorbalığa karşı açıklama yapmalı, olayı gündemleştirmelidir.

Olayın kınandığı ve öğrencilerimize sahip çıkılacağı mesajının verildiği, veli öğretmen dayanışmasıyla eylemler örgütlenmelidir.

Eğitim Sen içerisinde yer alan psikolojik danışmanlar ve toplumsal fayda gözeten ruh sağlığı çalışanları aracılığı ile olaydan etkilenen öğrencilerin desteklenmesi sağlanmalıdır.

Eğitim Sen içinde çocuğu devletten koruyacak politikalar üzerine kapsamlı çalışmalar yapabilen etkin birimler oluşturmalıdır.

Öğretmenler, kendilerini sadece sınırlı bir alanın dersini veren teknisyene indirgeyen pratiklerden kopmadıkları sürece kendi yaptıkları işe, bu işin muhatabı öğrencilere ve en sonunda kendi kişiliklerine yabancı bir konuma düşmeye mahkumdurlar. Eğitim sürecinin tüm öznelerini velileri, öğrencileri ve öğretmenleri bu saldırılardan koruyacak yöntem hepimizin birleşik mücadelesidir.

“Birleşe birleşe kazanacağız”, “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları sanatsal ilham perilerinin değil, fiili, meşru, militan mücadelelerin damıttığı bilincin ürünleridir. Bütün ilerici öğretmenleri öğrencilerimizi yalnız bırakmamak için “ders başına” çağırıyoruz.

Kamu Çalışanları Birliği