İHD: Çocuk hakları için acil sorumluluk çağrısı

İHD Çocuk Hakları Komisyonu, şubesi bulunan birçok yerde Çocuk Hakları günü vesilesiyle basın toplantısı / açıklaması gerçekleştirdi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Kasım 2025
  • saat-icon
  • 18:00

İnsan Hakları Derneği (İHD) Çocuk Hakları Komisyonu, şubesi bulunan birçok ilde Çocuk Hakları günü vesilesiyle basın toplantısı / açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada “Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin kabul edilişinin 36. yılında, dünyada ve yaşadığımız coğrafyada çocuklar ağır hak ihlallerine, eşitsizliklere ve sistemin yarattığı yapısal sorunlara maruz kalmaya devam ediyor” denildi.

Açıklamanın devamında çocuklara yönelik hak ihlalleri şöyle sıralandı:

“-FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin 2025 yaşam hakkı raporu verilerine göre, son on ayda en az 700 çocuk önlenebilir nedenlerden dolayı yaşamını kaybetmiştir. Devletin temel yükümlülüğü, öncelikle çocukları yaşatmaktır.

-Kürt çocukları, anadilinde eğitim hakkından yoksundur. Çocukların kendi kültürel özellikleriyle gelişmeye devam etmesi temel bir haktır. Anadilinde eğitim hakkının tanınması hem hukuki bir zorunluluk hem de demokratik eşit yurttaşlığın koşuludur.

-Çocuk işçiliği; sistemin yarattığı yapısal yoksulluk, gelir eşitsizliği, denetim mekanizmalarının zayıflığı ve siyasi tercihler nedeniyle her yıl artmaktadır. Çocukların çalışması ve çalıştırılması yasaktır! Son on yılda yüzlerce çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Bunların hiçbiri ‘kaza’ değil, cinayettir.

-Bir eğitim modeli olarak karşımıza çıkan MESEM’ler tamamen “çocuk emeğinin sömürüsü ve çocuk işçiliğinin üzerini örten bir düzenleme” niteliğindedir. Devletin sermaye ile işbirliği içinde ucuz işgücü yaratmasına olanak sağlayan bir yapı hâline gelmiştir. 505 bin çocuk bu sistemin içindedir. Bu yıl MESEM’lerde yaşamını kaybeden çocuk sayısı en az 71’dir. Bu kabul edilebilir değildir; koşullar acilen değiştirilmelidir ve çocuklar korunmalıdır.

-Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı hak ihlalleri devam etmekte olup kız çocuklarının bu ihlallerden daha fazla etkilendiği görülmektedir. 6–17 yaş arasında eğitim dışında kalan 611 bin çocuğun %44,3’ü kız çocuğudur. Kız çocuklarının kardeş bakımı, ev içi iş yükü ve bakım emeği ölçülememekte; okula erişimleri zorlaşmakta; çocuk doğumları, çocuklara yönelik cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki kapsamındaki davalar artmaktadır.

-Çocuğa yönelik ihmalin, istismarın ve şiddetin boyutları hepimizi dehşete düşürecek şekilde artmaktadır. Bunun birçok nedeni vardır; ancak temel nedenlerden biri devletin ve toplumun çocuk algısı ile cezasızlık pratiğidir. Bu nedenle cezasızlık uygulamalarına acilen son verilmelidir. Cezasızlık bir hak ihlalidir.

-Ülkede sayısı artan deprem, sel ve büyük yangınların sonuçlarından en çok çocuklar etkilenmektedir. Sevdiklerini ve geçmişlerini kaybeden, yerinden edilen çocuklar yeniden yaşamla bağ kurmakta zorlanmakta; uyuşturucuya, istismara, güvensiz ortamlara daha açık hale gelmekte; eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi temel haklara erişememekte; ayrıca sistematik ve güçlendirici bir psiko-sosyal destekten mahrum kalmaktadır. Oysa devlet, kriz durumlarında öncelikli olarak çocukları korumak ve güçlendirmekle yükümlüdür.

-Ahmet Mattia Minguzzi davasıyla birlikte daha görünür hâle gelen; çocukların kendini ifade etme biçimi olarak çetelere yönelmek zorunda kalması ve bu yapılar aracılığıyla suça sürüklenmesi, son günlerin en yakıcı sorunlarından biridir. Çocuklar akranları tarafından öldürülerek yaşam hakkı ihlaline uğramıştır. Sistem ne Ahmet’i ne de suçu işleyen çocuğu koruyabilmektedir. Tam tersine, çocuğu dışlayan ve yaşadığı durumun gerçek nedenlerini görmezden gelen bir anlayışla süreç işletilmiştir. Hak savunucuları olarak yıllardır çocuk cezaevlerinin kapatılması, çocuğa özgü bir adalet sisteminin işletilmesi ve çocuklar için onarıcı adaletin tesis edilmesi için mücadele etmekteyiz.”

Açıklamanın sonunda ise şu ifadeler yer aldı:

“Çocukların hak ve özgürlüklerini korumalı, onları yaşamın eşit ve özgür bireyleri olarak kabul etmeliyiz. Adil, onurlu ve saygın yaşamaları için güçlü ve etkili bir mücadele yürütmeliyiz. Üstelik barışın konuşulduğu ve talep edildiği bugünlerde çocukların da barışın öznesi olduğunu ve barışçıl ortamlarda yaşamaları gerektiğini unutmamalıyız. Bunun için toplumsal, hukuki ve kültürel yapının köklü bir şekilde dönüşmesi yönünde mücadelemizi sürdürmeliyiz.”