Fransa’da hükümet, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle internet ve telefon kullanıcılarının bağlantı verilerinin toplanmasını ve saklanmasını zorunlu kılan yeni bir kararname yayımladı.
Savunma Bakanı ve başbakan Sébastien Lecornu tarafından imzalanan 2025-980 sayılı yönetmelik, Telekom operatörleri ve dijital platformlara kullanıcı verilerini 12 ay boyunca saklama yükümlülüğü getiriyor.
Yönetmelik 21 Ekim’de yürürlüğe girdi. Resmî metne göre uygulama, IP adresleri, bağlantı tarih ve saatleri, cihazın bağlandığı anten bilgileri, kullanıcı kimliği ve oturum süreleri gibi “metaveri”lerin saklanmasını öngörüyor.
Yetkililer, bu düzenlemenin iletişim içeriklerini kapsamadığını, yalnızca “bağlantı verilerini” topladığını savunuyor. Ancak bu veriler bile kişinin günlük yaşamı, hareket rotası ve sosyal ilişkileri hakkında kapsamlı bir profil çıkarmaya olanak tanıyor.
Savunma Bakanlığı düzenlemeyi her ne kadar “ulusal güvenlik” ve “terörle mücadele” gerekçesiyle savunsa da, “güvenlik” kavramı bir kez daha devletin demokratik hak ve özgürlüklere dönük saldırılarını dijital ortama doğru genişletmesi anlamına geliyor.
Fransız hükümetinin bu adımı, Avrupa Adalet Divanı’nın (CJUE) geçmişte aldığı kararlarla da çelişiyor. Mahkeme, 2022’deki bir kararında “genel ve ayrım gözetmeyen veri saklama uygulamalarının temel hakları ihlal ettiğini” açıkça belirtmişti.
CJUE’ye göre, veriler ancak “ağır suçların soruşturulması” ya da “acil tehdit” durumlarında geçici olarak saklanabilir.
Buna rağmen Fransa sermaye devleti, yargı kararlarını fiilen by-pass ederek gözetim politikasını sürdürme eğiliminde.
Yasal dayanaklarla genişletilmiş daha kapsamlı yeni düzenleme, Elektronik Haberleşme Yasası’nın (L.34-1) ve 2004 tarihli Dijital Ekonomi Yasası’nın maddelerine dayandırılıyor. 2022’de çıkarılan önceki kararnameye kıyasla kapsam daha da genişletilerek, bazı dijital hizmet sağlayıcıları da zorunlu veri saklama kapsamına alındı.
Bu durum, Fransa’da uzun süredir yürürlükte olan “olağanüstü hâl” mantığının artık kalıcı bir gözetim altyapısına dönüştüğünü gösteriyor.
Veri koruma kurumu CNIL'den henüz resmi bir değerlendirme yapılmasa da dijital hak savunucuları, yeni kararnameyi “kitlesel izleme sisteminin kurumsallaştırılması” olarak nitelendiriyor.
Uzmanlara göre, “metaveri” dahi bireylerin alışkanlıklarını, ilişkilerini ve politik yönelimlerini ortaya koymaya yeterli.
Devletin “güvenlik” bahanesiyle attığı bu adımlar, Avrupa’da da giderek derinleşen otoriterleşme eğiliminin dijital boyutunu oluşturuyor.
Fransa’da hükümet bir kez daha “ulusal güvenlik” gerekçesini öne sürerek toplumsal denetim alanını genişletiyor. Telekom operatörleri ve internet sağlayıcıları üzerinden kurulan gözetim mekanizması, “özgürlükler ülkesi” olarak anılan Fransa’da özel hayatın gizliliği ve demokratik haklar açısından ciddi bir gerilemeye işaret ediyor.