Kadın işçilerin baharı…

Ekim Devrimi 108. yılında da biz kadınların yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 07 Kasım 2025
  • saat-icon
  • 19:00

Ezilmediğimiz, sömürülmediğimiz, kadın kimliğimizden kaynaklı hor görülmediğimiz, baskıya ve tacize uğramadığımız, mesai bitiminin ardından evin tüm işlerini göğüslemek zorunda kalmadığımız bir yaşam hepimizin özlemi...

Bugün pek çoğumuza hayal gibi gelen, gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu düşündüğümüz bu yaşamın adımları bundan tam 108 yıl önce gerçekleşen Ekim Devrimi ile Rusya’da atıldı.

Sömürü, baskı ve zorbalığın hâkim olduğu Çarlık Rusya’sında savaşın alabildiğine yoksullaştırdığı işçi ve emekçi kitleler ile ezilen halklar ayağa kalkarak tarih sahnesine çıktılar. 1917 yılında Bolşevik parti önderliğinde işçiler ve yoksul köylüler iktidarı ve kendi kaderlerini kendi ellerine aldılar. Elbette bunu yıllar boyunca kadını-erkeğiyle yürüttükleri sınıf mücadelelerinin sonucu olarak gerçekleştirdiler.

İşçilerin iktidarı, işçi sınıfı ve tüm ezilenler için olduğu kadar kadınların eşitliği ve özgürlüğü için de çok önemli kararların altına imza attı. Daha devrimi takip eden aylarda o güne kadar ikinci sınıf olarak görülen kadınların tam hak eşitliğini sağlamaya dönük yasal adımlar hızla atıldı. 1918 yılında çıkarılan Medeni Kanun ile kadınların temel hakları güvenceye alındı. Bu düzenlemeler ile birlikte kadınlara oy hakkı tanındı. Aile reisi olarak erkeğin otoritesine son verildi. Boşanma hakkı, kürtaj hakkı yasal güvence altına alındı. Çalışma yaşamında ise eşit işe eşit ücret, 8 saatlik işgünü, kadın emeğinin korunmasına, anne ve çocuk sağlığının güvence altına alınmasına dönük düzenlemeler hızlı bir şekilde hayata geçirildi.

Ancak Sovyet iktidarının kadınlara kazandırdıkları çıkartılan yasalardan çok daha fazlasıdır. Zira bugün olduğu gibi o dönemde de kadınların eşitliği ve özgürlüğünün önündeki engellerin başında kadının görevi olarak görülen ev işleri ve çocuk bakımı yükleri ile kadını köleleştiren binlerce yıllık ataerkil kültür ve değerler geliyordu. İşçi iktidarı, kadını üretimin içine aktif bir şekilde çekmekle birlikte, kadınların görevleri olarak tanımlanan ev işleri, çocuk bakımı vs. gibi işlerin toplumsallaştırılması için çok ciddi adımlar attı. Çocuk yuvaları, kreşler, ortak yemekhaneler, çamaşırhaneler yaygın bir şekilde açıldı. Beraberinde kadınların eşitsizliğini pekiştiren ataerkil kültüre karşı amansız bir mücadele başlatıldı.

Elbette bunları tamamlayan şekilde en geniş işçi ve köylü kadın kitlelerini toplumsal-siyasal yaşama ve devlet yönetimine çekebilmek için etkin bir çaba sarf edildi.

Bugün uğruna mücadele ettiğimiz pek çok talebin devrimin daha ilk yıllarında işçi iktidarı tarafından hayata geçirildiğini çok açık bir şekilde görebiliyoruz.

Dışarıdan ve içeriden çok yönlü kuşatmanın ve içine doğduğu özgün olumsuz koşulların ürünü olarak işçi iktidarı uzun ömürlü olamadı. Ancak bu durum Ekim Devrimi’nin işçi sınıfı, emekçiler ve elbette ki kadınlar için tarihsel önemini ortadan kaldırmıyor.

Dahası işçi iktidarı deneyimi bize kadınların gerçek kurtuluşunun yolunun nereden geçtiğini somut olarak gösteriyor. Zira, tarihsel olarak baktığımızda, kadının ezilmişliğinin temelinde, özel mülkiyetin ve beraberinde sınıfların ortaya çıkması yatmaktadır. Bu zemini, yani insanın insanı sömürmesine dayanan düzeni ortadan kaldırdığınızda, tüm toplumun olduğu gibi kadınların özgürleşmesinin de koşullarını yaratırsınız. Ekim Devrimi’yle birlikte işçi iktidarının yaptığı da bu olur. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı yaratmak için kurulan işçi iktidarının gücüyle kadınların özgürlüğünü ve eşitliğini engelleyen tüm yasalara, kurumlara, anlayışlara darbe vurulur. Bu iktidarın gücüyle binlerce yıldır var olan ataerkil gelenek ve değerlere karşı güçlü bir mücadele verilir. Yine bu iktidarın gücüyle kadını ve erkeğiyle yeni toplumun yeni insanlarını yaratmak için önemli adımlar atılır.

Ekim Devrimi 108. yılında da biz kadınların yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Emeğin Kurtuluşu’nun 67. sayısından alınmıştır…