AB’nin yeni tarım politikası: Savaşa uyumlu tarım

AB bütçesinin toplam büyüklüğü yaklaşık iki trilyon avroya çıkarılacak. Yeni fon yapısı “AB Tesisi” adıyla oluşturulacak. Bu model, bölgesel düzeydeki söz hakkını önemli ölçüde sınırlandıracak ve kaynakların kullanımına ilişkin kararları doğrudan Brüksel’e, yani AB yönetimine bırakacak.

  • Çeviri
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Ekim 2025
  • saat-icon
  • 16:37

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, önümüzdeki yıllarda yürürlüğe girecek yeni mali planla birlikte harcama politikasını köklü biçimde değiştirmeye hazırlanıyor. 

Amaç, Birliği “savunma ve savaş koşullarına dayanıklı” hâle getirmek. Bu yönelim, son haftalarda ulusal ve bölgesel parlamentolara gönderilen bir dizi yönetmelik taslağında açıkça görülüyor. Sözde “yetki kontrolü” kapsamında iletilen bu belgeler hakkında milletvekilleri görüş bildirebiliyor; eğer AB’nin yerel meselelere aşırı müdahale ettiğini düşünürlerse itiraz etme hakları bulunuyor.

Almanya’daki eyalet parlamentolarına, 2028–2035 dönemini kapsayan mali plana ilişkin toplam on üç belge inceleme için gönderildi. Bu belgelerin odak noktası, her zamanki gibi AB bütçesinin en büyük bölümünü oluşturan tarım politikası. 

Planlara göre, çiftçilere yönelik klasik destek fonları yaklaşık yüzde 30 azaltılacak ve 300 milyar avro seviyesine indirilecek. Çevre koruma, biyolojik çeşitlilik ya da çiftçi gelirlerinin güvence altına alınması gibi alanlarda yalnızca asgari şartlar geçerli olacak. Ayrıca, çiftçilere yapılan doğrudan ve serbest ödemelerde ciddi biçimde kısıtlanacak.

Buna karşılık, desteklerin dağıtımında “dayanıklılık” ve “tedarik güvenliği” kavramları ön plana çıkacak. AB fonlarından yararlanmak isteyen ülkeler, bu hedeflere ulaşmak için hangi önlemleri alacaklarını ayrıntılı biçimde belirleyen ulusal ve bölgesel ortaklık planları (NRP) hazırlamak zorunda kalacak. Bu planlar Brüksel’in onayından geçmeden fonlar serbest bırakılmayacak. Böylece AB, üye ülkelerin tarımsal üretim yapıları üzerinde daha fazla söz sahibi olacak.

Yeni stratejinin bir diğer unsuru, gıda üretiminde dışa bağımlılığı azaltmak. Bu nedenle AB, ithalata daha az ihtiyaç duyulması için “Avrupa’ya özgü bir protein sektörü” kurmayı hedefliyor. Bu yaklaşımın temelinde, “savaşta ayakta kalmanın, halkı besleyebilme gücüne bağlı olduğu” düşüncesi yatıyor.

Taslak düzenlemeler, tarım sektörünün olası krizlere hazırlıklı olmasını da şart koşuyor. Üye devletler, gıda arzını korumak için kriz önleme ve müdahale planları hazırlamakla yükümlü olacak. Ayrıca, üreticilerden dağıtım zincirine kadar tüm aktörleri koordine edecek bir AB Kriz Önleme ve Müdahale Mekanizması kurulacak. Bu sistem; stoklar, lojistik hatlar ve zayıf noktalar hakkında bilgi toplayacak, stratejik gıda rezervlerinin oluşturulmasını sağlayacak. Gerektiğinde bu rezervlerin üye ülkeler arasında hızlı ve bürokratik engeller olmadan paylaşılabilmesi için bir dayanışma mekanizması da devreye girecek.

AB bütçesindeki bu yeni yönelim yalnızca tarımı değil, diğer politika alanlarını da etkileyecek. Birçok farklı bütçe kalemi — “Avrupa Ekonomik, Sosyal ve Bölgesel Uyum Fonu, Tarım ve Kırsal Alanlar, Balıkçılık ve Denizler, Refah ve Güvenlik” — tek bir çatı altında toplanacak. Bu fonlardan, gerektiğinde savunma sanayisine kaynak aktarılması mümkün olacak. 

Böylece farklı destek alanlarının sınırları ortadan kalkarken, fonların “Birliğin savunma kapasitesini ve tüm bölgelerdeki güvenliği güçlendirmek” amacıyla kullanılabileceği açıkça belirtiliyor. 

Üstelik bu kullanım için herhangi bir üst sınır öngörülmüyor.

Tüm bu değişikliklerle birlikte, AB bütçesinin toplam büyüklüğü yaklaşık iki trilyon avroya çıkarılacak. Yeni fon yapısı “AB Tesisi” adıyla oluşturulacak. Bu model, bölgesel düzeydeki söz hakkını önemli ölçüde sınırlandıracak ve kaynakların kullanımına ilişkin kararları doğrudan Brüksel’e, yani AB yönetimine bırakacak.

Çeviri: Kızıl Bayrak

Junge Welt- Sebastian Edinger / 13.10.2025